23 Şubat 2008 Cumartesi

Halk Edebiyatı

TÜRK HALK EDEBİYATI

Halk edebiyatı, kaynağını halk kültüründen alır, geleneğe bağlı olarak gelişen sözlü bir edebiyattır. Türk Halk Edebiyatı ürünleri malzemesi dile dayalı destan, efsane, halk şiiri, mani, ağıt, türkü, fıkra, atasözü, bilmece, masal, halk hikâyesi, deyimler, tekerlemeler gibi sözlü gelenekte yaşayıp kuşaktan kuşağa aktarılan anonim ürünlerden oluşur.

Türk halk edebiyatı 12. yy.dan başlayarak Anadolu’da dinî ve din dışı olmak üzere iki koldan gelişmeye başlamıştır. Halk edebiyatında daha çok şiir türünde ürünler verilmiştir. 17. yy.da halk hikâyesi ve halk tiyatrosu türlerinde de ürünler verilmiştir.

Türk Halk Şiirinin Özellikleri:

  • Halk şiirinde nazım birimi dörtlüktür. Ölçü, hece ölçüsüdür. Hecenin 7’li, 8’li ve 11’li kalıpları kullanılır. Aruz ölçüsüyle yazan şairler de vardır.
  • Genellikle şiirlerde yarım uyak ve redif kullanılmıştır.
  • Şiirler ‘saz şairi’ ya da ‘aşık’ denilen şairlerce ‘bağlama’ adı verilen saz eşliğinde söylenir.
  • Şiirlerin dili halkın kullandığı Türkçedir.
  • Türkü, koşma, mani, semai, varsağı, destan, ilâhî, nefes gibi nazım şekilleri kullanılır.
  • Şiirlerin konuya göre özel başlıkları olmaz. Türe ve şekle göre adlar alırlar: koşma, destan, varsağı vb.
  • Konular aşk, tabiat, ayrılık, hasret, ölüm, yiğitlik, din, zamandan şikayet vb. gibidir.
  • Halk şiirinde de mecazlar ve benzetmeler kullanılmıştır. Sevgilinin kaşı kaleme, dişi inciye, yanağı güle, boyu serviye benzetilmiştir.

Halk edebiyatında nesir örneklere baktığımızda ise bu ürünlerin şiire göre daha geri planda kaldığını görürüz. Nesir örnekleri arasında halk masalları, halk hikâyeleri, efsaneler, atasözleri, deyimler, halk tiyatrosu, bilmeceler, fıkralar yer alır. Bunlar içinde masal türü geniş yer tutar.

Türk Halk Edebiyatı, konularına göre üç bölümde incelenir:

1.Anonim Halk Edebiyatı

2.Aşık Edebiyatı

3.Tekke ve Tasavvuf Edebiyatı.

1. ANONİM HALK EDEBİYATI

Söyleyeni belli olmayan, atasözü, destan, masal, hikâye, efsane, fıkra, ninni, türkü, bilmece, mani, ağıt gibi sözlü ürünler halkın ortak malıdırlar ve "anonim halk edebiyatı"nı oluştururlar. Bu ürünlerde ölüm, aşk, hasret, yiğitlik gibi konular işlenir. Tamamen sözlü bir edebiyattır. Ürünler sözlü yolla oluşur; yine ağızdan ağıza aktarılarak yayılır.

2.ÂŞIK EDEBİYATI

Aşık edebiyatı, “âşık” adı verilen halk şairleri tarafından oluşturulmuştur. Âşığın şairlik gücünü, rüyasında pirin sunduğu “aşk badesini” içmekle ve “sevgilisinin hayalini” görmekle kazandığına inanılır. Rüyada genellikle âşık adayının karşısına bir sevgili veya saz çıkmaktadır. Âşıklar, saz şairliğini usta âşıkların yanında öğrenir, sonra onlardan mahlâs alarak diyar diyar gezmeye, ellerinde saz şiirler söylemeye başlarlar. Usta-çırak ilişkisiyle aşık geleneği devam eder. Okuma yazması olmayan aşıklar, şiirdeki yetenekleriyle bu edebiyatın oluşmasını sağlamışlardır. Aşıklık geleneği Anadolu coğrafyasında bugün de canlı olarak yaşatılmaktadır.

Aşık edebiyatının özellikleri:

  • Ölçüsü hece ölçüsüdür.
  • Nazım birimi dörtlüktür.
  • Yarım uyak kullanılmıştır.
  • Dili sadedir.
  • Din dışı konularda yazılmıştır.
  • Aşk, ölüm, ayrılık, gurbet gibi konular işlenmiştir.
  • Koşma, mani, ninni, türkü, destan, varsağı gibi nazım biçimleri kullanılmıştır.

16. yy: Karacaoğlan, Pir Sultan Abdal

17. yy: Köroğlu, Âşık Ömer, Gevherî, Kayıkçı Kul Mustafa, Ercişli Emrah

19. yy: Dadaloğlu, Dertli, Erzurumlu Emrah, Bayburtlu Zihni, Seyrani, Ruhsati...

20. yy: Âşık Veysel, Murat Çobanoğlu, Şeref Taşlıova, Sefil Selimi...

3.DİNİ TASAVVUFİ TÜRK EDEBİYATI (TEKKE EDEBİYATI)

Dinî-Tasavvufî Türk edebiyatı İslâmiyet’in ve Tasavvufun etkisiyle ortaya çıkmıştır. Tasavvuf, fizik ötesi gerçekleri, insanı, insanlığı ve evreni kapsayan bir düşünce düzeni, bir din

felsefesidir. Tasavvuf, bir düşünüş ve inanç sistemidir.

  • Fizik ötesi gerçeklik nedir?
  • İnsan nedir?
  • Evren nedir?

Tasavvuf, bu soruların İslam görüşüyle birleşen yanıtlarıdır. Tasavvufa göre her şeyin kaynağı Tanrı’dır. Evrenin varlığı Tanrı’nın güzelliğinin yansımasıdır. Tanrı tek güzelliktir ve tek varlıktır. İnsanlar da Tanrı’nın birer parçasıdır. İnsan yaratılmakla, dünyaya gönderilmekle aslında gurbete gönderilmiştir. Herkes ona kavuşmak için çalışmalıdır. O’na kavuşmak için çabalayanlara ve O’nun mutlak ve eşsiz güzelliğine hayran olanlara âşık denir. Mutasavvıf ise tasavvuf felsefesini yazı ve şiirlerinde işleyen, insanlara tasavvufu, dolayısıyla insan ve Allah sevgisini aşılayan kişilerdir.

Dinî-Tasavvufî Türk edebiyatına Tekke edebiyatı da denir. Dinî-Tasavvufî Türk edebiyatında asıl olan sanat yapmak değil, dinî-tasavvufî düşünceyi yaymaktır. Şair, bağlı olduğu tarikatin felsefesini yaymak için şiiri bir araç olarak kullanmıştır. Tekke şairlerinin çoğu tarikatlerde yetişmiş şeyh ve dervişlerdir.

Dini Tasavvufi Türk Şiirinin Genel Özellikleri:

  • Allah sevgisi, Allah’a ulaşma arzusu, varlık birliği, ölüm, olgunluk, erdem, alçakgönüllülük, barış, kişisel hırslardan arınma, dünyanın geçiciliği gibi konular işlenmiştir.
  • Halkın kullandığı dil kullanılmıştır. Din etkisinden ötürü Arapça ve Farsça sözcükler de kullanılmıştır.
  • Nazım birimi dörtlüktür, yer yer beyit de kullanılmıştır.
  • Hem aruz hem de hece vezni kullanılmıştır.
  • Tekke şiiri, halk şiirinden de divan şiirinden de nazım şekilleri (ilahi, şathiye, nefes, deme, hikmet, nutuk, devriye) almıştır.
  • Tasavvufla ilgili terimler şunlardır:

Derviş:Tasavvuf yoluna girmiş,onun yasa ve törelerine bağlı kimse.

Mutasavvıf:Tasavvuf inançlarını benimseyerek kendini tanrıya adamış kimse.

Mürit:Bir tasavvuf büyüğüne bağlanarak ondan tasavvufun yollarını öğrenen, bu doğrultuda ilerleyen kimse.

Mürşit:Öğrencilerine tasavvufu öğreten, sırlarını ve gerçekleri gösteren tasavvuf büyüğü.

Pir:Tasavvuf kurucusu

Sufi:Tasavvuf felsefesine bağlı olan kimse:

Şeyh:Tasavvufta en yüksek dereceye ulaşmış kimseye verilen ad.

Tarikat: Tanrı’ya ulaşma yolunda kurulmuş birbirinden farklı yasalara ve ilkelere dayanan örgüt.

Hüsn-ü Mutlak: Mutlak güzellik olan Tanrı.

Vahdet-i Vücut: Tek varlık, tek gerçek olan tanrı.

Aşık: Tanrı’ya aşık olup tasavvuf yoluna giren kişi.

Maşuk: Sevilen kişi yani Tanrı.

Meyhane: Tanrı aşkının öğrenildiği yer,Tekke.

Saki: Yol gösterici derviş

Şarap: Tanrı aşkı

Varlık: Tek zenginlik olan tanrı.

Yokluk: Maddesel dünya,para mal mülk

İnsan-ı Kamil: Tasavvuf yoluna girerek olgunlaşan kişi.

13. yy: Mevlânâ, Sultan Veled, Yunus Emre

Mevlânâ:


  • Mevlevilik tarikatının öncüsü
  • Medresede dini hükümleri öğreten alim
  • Büyük mutasavvıf
  • Eşsiz sanatkar, gönül eğiticisi
  • Eserlerinde tanrıya karşı sonsuz sevgi ve bağlılığını anlatmak ister.
  • Mesnevi Mevlana’nın önemli bir eseridir.
  • Mesnevi, 26.000 beyitten oluşur.
  • İnsanlara sevgiyi, gerçek aşkı, örnek insan olmayı öğretir.
  • Eserin kaynağı Kuran-ı Kerim ve hadislerdir.
  • Sembolik olarak yüzlerce hikayeden oluşur.
  • Hak aşığı insanlara mesaj verir.


Yunus Emre:

XIII. asrın ikinci yarısıyla XIV. asrın başlarında yaşamış olan Yunus Emre, şiirde çığır açmış büyük sufî ve şairdir. Yunus Emre; Divan, Aşık, Tekke ve Tasavvuf Edebiyat tarzlarının her üçünde de etkili olmuştur.

  • Eserlerini sade bir dille söylemiş,
  • Hem heceyi hem aruzu kullanmış,
  • Lirik şiirin en güzel örneklerini vermiştir.
  • İlahi aşk, sevgi, hoşgörü şiirlerinin temelini oluşturur.

Günümüz Halk Edebiyatı

Baştan beri anonim olarak süregelen halk edebiyatı özellikle 15. yy.dan itibaren hem anonim hem de kişisel ürünlerle gelişmesini sürdürmüştür. Son dönem Türk halk edebiyatı sadece kişisel ürünlerle kendini göstermektedir.

  • Şehirde yaşayan eski halk şairleri divan şiirinden de etkilenmiş, günümüz halk şairleri ise konu ve tema bakımından şiiri daha da genişletmişleridir.
  • Şekil bakımından halk şiirinde değişiklik görülmez.
  • İşlenen konular değişen zamanın etkisiyle çağdaşlaşmıştır. Ancak şiirlerdeki duygular aynıdır.
  • Âşık Veysel, Ali İzzet Özkan, Talibî Coşkun, Erzurumlu Yaşar Reyhanî, Şeref Taşlıova, Karslı Murat Çobanoğlu günümüz halk şiirinin başlıca temsilcileridir.

HALK EDEBİYATI NAZIM ŞEKİLLERİ
Halk edebiyatında nazım birimi genellikle dörtlüktür. İkili, üçlü, beşli ya da daha fazla sayıda olanların da kullanıldığı görülmüştür. Ancak bunlar çoğunluğu teşkil etmez. Halk edebiyatı nazım şekilleri, söyleyen kişiye göre Anonim Halk Edebiyatı, Aşık Edebiyatı ve Tekke Edebiyatı nazım şekilleri olarak üçe ayrılır.

1.ANONİM HALK EDEBİYATI NAZIM ŞEKİLLERİ
-Mâni
-Ninni
-Türkü
2.AŞIK EDEBİYATI NAZIM ŞEKİLLERİ
-Koşma
-Semâi
-Varsagı
-Destan
-Koçaklama
-Güzelleme
-Taşlama
-Ağıt
3.TEKKE-TASAVVUF EDEBİYATI NAZIM ŞEKİLLERİ
-İlahi
-Nefes
-Nutuk
-Devriye
-Şathiyye


1.ANONİM HALK EDEBİYATI NAZIM ŞEKİLLERİ

MÂNİ:Maniler hecenin yedili kalıbı ile söylenir. Bir dörtlükten oluşur. Kafiye düzeni aaxa şeklindedir. Manide ilk iki dize, kendinden sonra gelen ve asıl maksadı anlatacak olanlardan ayrılır. Manilerde konu sınırı yoktur. Aşk, toplum olayları, ölüm, iyilikler, evlat sevgisi...
Mani'nin kesik mani, yedekli mani, cinaslı mani gibi türleri vardır.

Örnek :
Dere boyu saz olur
Gül açılır yaz olur
Ben yarime gül demem
Gülün ömrü az olur

NİNNİ:Annenin çocuğunu uyutmak için belli bir ezgiyle söylediği sözlü edebiyat ürünleridir. Anne çocuğuna ilişkin isteklerini, iyi dileklerini, kendi sevincini, üzüntülerini anlatır. Ninni tek veya birden fazla dörtlükten oluşabilir. 7, 8 ve 9'lu hece ölçüsü ile söylenir. Genellikle dört mısra kendi arasında kafiyelidir.
Örnek:

Dandini dandini dasdana
Danalar girmiş bostana
Kov bostancı danayı
Yemesin lahanayı

Lahanayı yemez kökünü yer
Benim oğlum lokum şekeri yer
Uyusun da büyüsün ninni
Tıpış tıpış yürüsün ninni

TÜRKÜ: Anonim halk şiiri nazım biçimidir. Söyleyeni belli olan Türküler de vardır. Türkü, yapısı yönünden iki bölümden oluşur. Birinci bölüm türkünün asıl sözlerinin bulunduğu bölümdür. Buna bent adı verilir. İkinci bölüm ise her bendin sonunda tekrarlanan nakarattır. Buna kavuştak ya da bağlama denir.
Türküler 8'li (4+4=8) veya 11'li (4+4+3=11) hece ölçüsü ile söylenir. Aşk, tabiat, sevgi ve güzellik konuları işlenir. Türkülerin konusu ve şekil yapısı devirden devire ve çevreden çevreye değişir.

2.AŞIK EDEBİYATI NAZIM ŞEKİLLERİ


KOŞMA: Halk edebiyatı nazım şekillerinin en çok kullanılan türüdür. Genel olarak on birli hece ölçüsüyle söylenir. (6+5) ya da (4+4+3) duraklıdır. Dize kümelenişi bakımından dörtlükler halindedir. Dörtlük sayısı en az üçtür, on ikiden de yukarıya çıkamaz. Son parçada ozanın adı yer alır. Kafiye düzeni abab, cccb, dddb... şeklindedir. Sevgi, doğa, türlü acılar, insanlık sevgisi, yiğitlik gibi konular işlenir.

Koşmalar genellikle; doğa ve insan sevgisini içeriyorsa güzelleme, yiğitlikten söz ediyorsa koçaklama, şahısların ve toplumun kötü yönlerini tenkit ediyorsa taşlama adını alır. Koşmalar ait olduğu şiir türü bakımından çoğunlukla liriktir.


Koşma türleri:

-Koçaklama

-Güzelleme

-Taşlama

-Ağıt



Örnek:Yiğidin eyisini nerden bileyim Yüzü güleç, kendi yaman olmalı Kasavet serine çöktüğü zaman Gönlünün gâmını alan olmalı Benim sözüm yiğit olan yiğide Yiğit olan muntazırdır öğüde Ben yiğit isterim fırka dağında Yiğidin başında duman olmalı (…)Karacaoğlan der ki çile çekilmez Hozan tarlalara sümbül ekilmez Sak yabancı ile başa çıkılmaz İçinden sıdk ile yanan olmalı

Karacaoğlan


SEMÂİ: Semâi, dize kümelenişi, uyak örgüsü bakımından koşma gibidir. Ondan ayrılan yönleri bestesi, ölçüsü ve dörtlük sayıdır. Semâi genel olarak sekizli hece ölçüsü ile yazılır. Dörtlük sayısı 3 veya 5-6'dır. En güzel semailer aşk üzerine, ayrılık acıları üzerine söylenmiştir.
Karacaoğlan semaileri ile tanınan bir aşıktır.

Örnek:

Gönül gurbet ele varma
Ya gelinir ya gelinmez
Her dilbere meyil verme
Ya sevilir ya sevilmez
(…)
Emrah der ki düştüm dile
Bülbül figan eyler güle
Güzel sevmek bir sarp kale
Ya alınır ya alınmaz
Erzurumlu Emrah


VARSAĞI:Halk edebiyatında çok yaygın olmayan bir nazım şeklidir. İlk olarak Toroslarda yaşayan Varsak boyundan ozanlar tarafından kullanılmıştır. Kendine özgü bir bestesi vardır. Müziğinde ve sözlerinde, meydan okuyan, babacan, erkekçe bir hava duyulur. Hece ölçüsünün sekizli kalıbıyla söylenir.
Varsağının diğer nazım şekillerinden farkı, bestesi ve "bre, behey, hey" gibi ünlemlere yer verilmesidir. Konu olarak hayattan ve talihten şikayet işlenir.

DESTAN: Destan, her türlü konuyu içine alan, dörtlük esası üzerine düzenlenen, biçim bakımından koşma gibi, fakat ondan daha uzun bir nazım biçimidir. Dörtlüklerle söylenen destanda, dörtlük sayısı sınırlı değildir. Hece ölçüsünün 11'li kalıbı ile söylenir. Konu olarak toplumu ilgilendiren, heyecana getiren olaylar ele alınır. Kayıkçı Kul Mustafa'nın Genç Osman Destanı meşhurdur.

3.TEKKE-TASAVVUF EDEBİYATI NAZIM ŞEKİLLERİ

İLAHİ: Allah'ı övmek ve ona yalvarmak için yazılan şiirlere denir. Özel bir ezgiyle okunur. Hecenin 7'li, 8'li ve 11'li kalıbıyla söylenir.
Örnek:
Aşkın aldı benden beni
Bana seni gerek seni
Ben yanarım dün ü günü
Bana seni gerek seni

Ne varlığa sevinirim
Ne yokluğa yerinirim
Aşkın ile avunurum
Bana seni gerek seni

Aşkın aşıklar öldürür
Aşk denizine daldırır
Tecelli ile doldurur
Bana seni gerek seni


Yunus durur benim adım
Gün geçtikçe artar odum
İki cihanda maksudum
Bana seni gerek seni
Yunus Emre

NEFES: Bektaşî şairlerin söyledikleri tasavvufî şiirlere denir. Genellikle, nefeslerde tasavvuftaki vahdet-i vücut düşüncesi anlatılır. Bunun yanında Hz.Muhammed ve Hz.Ali için övgüler de söylenir. Nefeslerde, kalenderâne ve alaycı bir üslup dikkati çeker.
Örnek:

Güzel aşık cevrimizi
Çekemezsin demedim mi
Bu bir rıza lokmasıdır
Yiyemezsin demedim mi

(...)
Pir Sultan Abdal şahımız
Hakka ulaşır yolumuz
On iki imam katarımız
Uyamazsın demedim mi
Pir Sultan Abdal

NUTUK: Pirlerin ve mürşitlerin, tarikata yeni giren dervişlere tarikat derecelerini ve tarikat adabını öğretmek için söyledikleri şiirlerdir.

DEVRİYE: Devir kuramını anlatan şiirlere denir. Devir kuramı Hz. Muhammed'in "Ben nebi iken Adem su ile çamur arasındaydı." hadisine dayanır. Mutasavvuflara göre vücut halindeki Hz. Muhammet yeryüzüne sonradan gelmiştir. Yaşamış ve sonra geri Allah'a dönmüştür. Bu inişe "nüzul", tekrar tanrıya dönüşe "uruc" denir. Bu iniş ve çıkışı anlatan şiirlere de devriye adı verilir.
Örnek:
Lâ mekân ilinde bir nokta iken
İsmi var, cismi yok yerden gelirim
Daha hiçbir nesne yaratılmadan
Kandilin içinde Nûr’dan gelirim.
(…)
Muhammed Mustafâ şefâat kâni
Ona tâbi olan buldu îmânı
Aliyy’el Mürtezâ Velîler Şâhı
Kamber, Selmân oldum, yâr’dan gelirim.

Mansur geldim, âzâlarım kestiler
Nesîmî’ydim, bedenimi yüzdüler
Bu gelmemde adın Nizam dediler
Bir gerçek evlâdı er’den gelirim.

ŞATHİYYE: Dini ve tasavvufi halk şiirinde mizahi manzumelere genel olarak şathiye adı verilir. Şathiyeler, mutasavvuf şairlerce söylenmiş ya da yazılmış, tasavvufi inançları dile getiren, anlaşılması yorumlanmasına bağlı şiirlerdir. Tasavvufi konuları işleyenleri şathiyat-ı sûfiyâne adını alırlar. Şathiyelerde Allah’ın celâl sıfatının değil, cemâl sıfatının ön plana çıkarıldığı görülür. Bu tür şiirlere genellikle Bektaşi-Alevi şairlerinde rastlanır. Allah ile alay eder gibi yazılmış şathiyeler küfür sayılmıştır.

Örnek:

Çıktım erik dalına
Anda yedim üzümü
Bostan ıssı kakıyıp
Der ne yersin kozumu
(…)
Yunus bir söz söyledi
Hiçbir söze benzemez
Cahiller kazamazlar
Hiç ilmin kuyusunu
Yunus Emre

Hiç yorum yok: