29 Şubat 2008 Cuma

29 ŞUBAT CUMA VERİLEN ÖDEVLER

10TMC TÜRK EDEBİYATI
MEB.Türk Edebiyatı kitabından 143-146 arası etkinlikler yapılacak.

28 ŞUBAT PERŞEMBE VERİLEN ÖDEVLER

9B/D/E DİL VE ANLATIM

Dİl ve Anlatım kitabı 104-112 arası sınıfta belirttiğimiz uygulamaları yapınız.

27 Şubat 2008 Çarşamba

27 ŞUBAT ÇARŞAMBA VERİLEN ÖDEVLER

11MFA Dil ve Anlatım:
Makale türü hakkında araştırma yapılacak.

9/E Türk Edebiyatı:
Türk Edb. kitabında 64-75 arası sınıfta işaret ettiğimiz uygulamalar yapılacak.
(Araştırma etkinlikleri dahil değil)

26 Şubat 2008 Salı

26 ŞUBAT SALI VERİLEN ÖDEVLER

10 MFA DİL VE ANLATIM
Tüm sıfat türlerinin kullanıldığı bir paragraf yazılacak, Nİtelemeve Belirtme Sıfatları paragraf üzerinde gösterilecek.

25 Şubat 2008 Pazartesi

10TMC SINIFI TÜRK EDEBİYATI DERSİ UYGULAMA

Soru 1: Aşağıda verilen şiirlerden hareketle Divan edebiyatı ve Halk edebiyatını karşılaştırınız.

Halk Edebiyatı
................
Sallana sallana gelen sevdiğim
Söyle narın ellim kimin yarısan
Kız senin üzünnen yamandır halım
Söyle dudu dillim kimin yarısan

Göldeki kaz kimi gösgü nakışlım
Ağ gerdanı mizk ü anber kokuşlum
Huri misal üzlüm ahu bakışlım
Söyle ince bellim kimin yarısan
.................
Ercişli Emrah
Divan Edebiyatı
.............................
Meni candan usandurdı cefadan yar usanmaz mı
Felekler yandı ahumdan muradum şem’i yanmaz mı

Kamu bimarına canan deva-yı derd eder ihsan
Niçün kılmaz mana derman meni bimar sanmaz mı
Fuzuli

a)Şiir anlayışı bakımından:
Divan Edebiyatı:
Halk Edebiyatı:


b)Ölçü bakımından:
Divan Edebiyatı:
Halk Edebiyatı:

c)Nazım birimi bakımından:
Divan Edebiyatı:
Halk Edebiyatı:

d)Konu bakımından:
Divan Edebiyatı:
Halk Edebiyatı:

e)Dil-anlatım özellikleri bakımından:
Divan Edebiyatı:
Halk Edebiyatı:

f)Biçim özellikleri açısından:
Divan Edebiyatı:
Halk Edebiyatı:


NOT: 27 Şubat günü uygulanacak etkinliktir.

11MFA DİL VE ANLATIM UYGULAMA

UYGULAMA 1

Yaşadığınız her an, hayattan eksilmiş, harcanmış bir andır. Ömrünüzün her günkü işi, ölüm evini kurmaktır. Hayatın içinde iken ölümün de içindesiniz; çünkü hayattan çıkınca ölümden de çıkmış oluyorsunuz. Ya da şöyle diyelim, isterseniz: Hayattan sonra ölümdesiniz; ama hayatta iken- ölmektesiniz. Ölümün, ölmekte olana ettiği ise, ölmüş olana ettiğinden daha acı, daha derin, daha can yakıcıdır. Hayattan edeceğiniz kârı ettiyseniz, doya doya yaşadıysanız, güle güle gidin.
(Montaıgne, Denemeler)



Yukarıdaki Metinden Hareketle Aşağıdaki Soruları Cevaplandırınız.
1.Yukarıda verilen paragrafta cümleler arasında anlam bütünlüğü var mıdır? İnceleyiniz.
2.Parça, dil ve anlam bağıntısı içinde kurulmuş olan paragraf tanımına uyuyor mu? İrdeleyiniz.
3.Yukarıda verilen paragraftaki düşünceyi destekleyen bir paragraf yazınız. Seçtiğiniz cümlelerin anlam ve dil bağıntısına uygun olmasına dikkat ediniz.


UYGULAMA 2

KENDİNE ACINDIRMAK
Dertlerimizle dostlarımızı acındırmak, kendimize vah vah dedirtmek.(I) Kendimi kaptırmamaya çalıştığım çocukça, yakışıksız bir duyumuz vardır.(II) Başımıza gelenleri büyütür, şişirir, karşımızdakini ağlatmak isteriz, neredeyse.(III) Dertlerimizi anlamaları yetmez, yanıp yakınmalarını isteriz.(IV) Oysaki insan sevincini büyülterek anlatmalı, üzüntülerini kısaltarak.(V) Kendini yok yere acındıran gerçekten dertli olunca acınmamayı hak eder.(VI) Başkalarını kendi dertleri karşısında soğukkanlı gördük mü överiz, ama soğukkanlılığı bizim dertlerimize karşı gösterdiler mi darılırız, kızarız.(VII)
(Montaıgne, Denemeler)
Yukarıdaki Metinden Hareketle Aşağıdaki Soruları Cevaplandırınız.
1. Paragrafta yer alan cümleleri anlam ve dil bağıntısına uygun bir bütünlük içerisinde sıralayınız.
2.Paragrafın anlam bütünlüğüne uygun bir ‘son cümle’ ekleyiniz.

25 Şubat Pazartesi Verilen Ödevler

9/E Dil ve Anlatım:Dil ve Anlatım Kitabı 101-103 arası etkinlikler yapılacak.

9/E Türk Edebiyatı:
Türk Edebiyatı kitabından 56-57-58 ile 60-61 arası etkinlikler yapılacak.

10 MFA Dil ve Anlatım:
Dİl ve Anlatım Kİtabı 91-96 arası etkinlikler yapılacak.
Sınıfta yaptığımız uygulama tamamlanacak.

10TMC Türk Edebiyatı:
Türk Edebiyatı kitabından 135-139 arası etkinlikler yapılacak.

NOT: Ödevler kitapta yer verilmişse (şema, tablo vs.) kitaba, yoksa deftere yapılacak.

24 Şubat 2008 Pazar

25-29 ŞUBAT TARİHLERİ ARASINDA YAPILACAK ÖDEVLER


9B/D/E Dil ve Anlatım:

Deyimler ve Atasözleri ile ilgili verilen 20 soru çözülecek.

Dil ve Anlatım kitabından İsim tamlamaları ile ilgili uygulama yapılacak.

Not: 9/B sınıfından 8 öğrenci, hazırladıkları Deyimler ve Atasözü projesini sınıfa sunmak üzere bir pano hazırlayacaklar.

9/E Türk Edebiyatı:

Türk Edebiyatı kitabından şiirde yapı başlıklı bölüme ait etkinlik kitaba yapılacak.

10TMC Türk Edebiyatı:

Türk Edebiyatı kitabından ‘Divan Şiiri’ başlıklı bölüme ait uygulama yapılacak. (Gazel, Su Kasidesi)

10 MFA Dil ve Anlatım:

Sıfatlar çalışılacak.

11MFA Dil ve Anlatım:

Montaigne’in deneme başlıklarından biri seçilerek deneme yazılacak.

23 Şubat 2008 Cumartesi

10.Sınıf Türk Edebiyatı Uygulamaları 3

LİSE II. SINIFLAR TÜRK EDEBİYATI DERSİ UYGULAMA

1. soruyu Fuzuli ve Baki’nin gazelinden hareketle cevaplayınız.

Gazel-Bakî

“Nâm u nişâne kalmadı fasl-ı bahârdan (İlkbahar mevsiminden bir iz, bir belirti kalmadı.)

Düşdi çemende berg-i dıraht i’tibardan (Çimenlikte ağaçların yaprağı itibardan düştü. )

Eşcâr-ı bâğ hırka-i tecride girdiler (Bağın ağaçları derviş gibi soyunma hırkasına girdiler)

Bâd-ı hazân çemende el aldı çenardan (Sonbahar rüzgarı çemende çınar ağacının ele benzeyen yapraklarını düşürdü. (Bâkî)

Gazel-Fuzûlî

Benim tek hiç kim zâr ü perîşân olmasın yâ Rab

Esîr-i derd-i ışk-u dağ-ı hicrân olmasın yâ Rab

Demâdem cevrlerdir çektiğim bî-râhm bütlerden

Bu kâfirler esîri bir Müselmân olmasın yâ Rab

( Ey Tanrı, Hiç kimse benim gibi inlemesin ve perişan olmasın; aşk derdinin ve ayrılık yarasının esiri olmasın.

Merhametsiz putlardan (güzellerden) daima cefa çekiyorum; ey Tanrı! Bir Müslüman bu kâfirlerin esiri olmasın)

Soru 1: Kültür, sanat ve edebiyat alanında önemli gelişmelerin olduğu 16. yüzyılın önemli şairlerinden olan Fuzûlî ve Bâkî’nin şiir anlayışlarını, hayat felsefeleri doğrultusunda, aşağıda verilen maddelere göre karşılaştırınız.

a)Şairlerin hayat felsefelerini yazınız. (Edebi kişiliği)

Fuzuli:

Baki:

b)Şairlerin aşk anlayışlarını açıklayarak yazınız.

Fuzuli:

Baki:

c)Her iki gazelde şairlerin hangi duygular içinde olduğunu yorumlayınız.

Fuzuli:

Baki:

d)Her iki gazelden iki söz sanatı yazarak açıklayınız.

Fuzuli:

Baki:

10.Sınıf Türk Edebiyatı Uygulamaları 2

LİSE II. SINIFLAR TÜRK EDEBİYATI DERSİ UYGULAMA

Aşağıdaki metinden hareketle 1. soruyu yapınız.

KASİDE

Esdi nesîm-i nev-bahâr açıldı güller subh-dem

Açsın bizim de gönlümüz sâkî meded sun câm-ı Cem

Gül devri ayş eyyâmıdır zevk u safâ hengâmıdır

Âşıkların bayrâmıdır bu mevsim-i ferhunde-dem

Bir cam sun Allah içün bir kase de ol mah içün

Ta medh-i şahenşah içün alam ele levh ü kalem

Sultan Murad-ı kamran efser-dih ü kişver-sitan

Hem padişah hem kahraman sahip-kıran-ı Cem-haşem

Şahane-meşrep Cem gibi sahipkıran Rüstem gibi

Hem isi-i Meryem gibi ehl-i dil ü ferhunde-dem

Sözde nazir olmaz bana ger olsa alem bir yana

Pür-tumturak u hoş eda ne Hafızem ne muhteşem

Nef’i yeter da’vayı ko dünya ile gavgayı ko

Eflake istiğnayı ko hake yüzün sür la-cerem-

SÖZCÜKLER

nesîm-i nev-bahâr: İlkbahar rüzgarı

subh-dem:sabah vakti

sâkî:İçki sunan güzel

meded:yardım et, yetiş.

câm-ı Cem:Şarabı icat ettiğine inanılan İran padişahı Cem’in kadehi

ayş:yiyip içme, eğlenme zamanı.

eyyâm:günler

hengâm:zaman, çağ, mevsim, devir.

ferhunde-dem:kutlu, uğurlu an sahibi

mah:ay

şahenşah:şahlar şahı, büyük padişah

levh:sayfa, kağıt, levha

kamran:mutlu, bahtiyar

efser-dih:taç veren

kişver-sitan:ülke alan

sahip-kıran:Her zaman başarılı olan hükümdar

Cem-haşem:Cem maiyetli, Cem’in yanında bulunanlar.

meşrep:mizaç

İsi:İsa peygamber

ehl-i dil:gönül ehli

nazir:benzeyen, eş

ger:eğer

pür-tumturak:tantanalı, çok gürültülü

Hafız:Ünlü İran şairi

eflak:felekler

istiğna:tok gözlülük, nazlanma

hak:toprak

la-cerem:tereddütsüz, mutlaka

Soru 1: Aşağıdaki soruları yanıtlayınız.

1. beyit

Esdi nesîm-i nev-bahâr açıldı güller subh-dem

Açsın bizim de gönlümüz sâkî meded sun câm-ı Cem

a)Düzyazıya çevrimi:

b)Söz sanatları:

c)Bu beyit kasidenin hangi bölümüdür? Tanımlayarak yazınız.

2. beyit

Gül devri ayş eyyâmıdır zevk u safâ hengâmıdır

Âşıkların bayrâmıdır bu mevsim-i ferhunde-dem

a)Düzyazıya çevrimi:

b)Söz sanatları:

c)Bu beyit kasidenin hangi bölümüdür? Tanımlayarak yazınız.

3. beyit:

Bir cam sun Allah içün bir kase de ol mah içün

Ta medh-i şahenşah içün alam ele levh ü kalem

a)Düzyazıya çevrimi:

b)Söz sanatları:

c)Bu beyit kasidenin hangi bölümüdür? Tanımlayarak yazınız.

4. beyit:

Sultan Murad-ı kamran efser-dih ü kişver-sitan

Hem padişah hem kahraman sahip-kıran-ı Cem-haşem

a)Düzyazıya çevrimi:

b)Söz sanatları:

c)Bu beyit kasidenin hangi bölümüdür? Tanımlayarak yazınız.

5. beyit:

Şahane-meşrep Cem gibi sahipkıran Rüstem gibi

Hem isi-i Meryem gibi ehl-i dil ü ferhunde-dem

a)Düzyazıya çevrimi:

b)Söz sanatları:

c)Bu beyit kasidenin hangi bölümüdür? Tanımlayarak yazınız.

6. beyit:

Sözde nazir olmaz bana ger olsa alem bir yana

Pür-tumturak u hoş eda ne Hafızem ne muhteşem

a)Düzyazıya çevrimi:

b)Söz sanatları:

c)Bu beyit kasidenin hangi bölümüdür? Tanımlayarak yazınız.

7. beyit:

Nef’i yeter da’vayı ko dünya ile gavgayı ko

Eflake istiğnayı ko hake yüzün sür la-cerem

a)Düzyazıya çevrimi:

b)Söz sanatları:

c)Bu beyit kasidenin hangi bölümüdür? Tanımlayarak yazınız.

10. Sınıf Türk Edebiyatı Uygulamaları

LİSE II. SINIFLAR TÜRK EDEBİYATI DERSİ UYGULAMA

(1.soruyu Nedim’in şiirinden yola çıkarak yanıtlayınız.)

SORU 1:

Haddeden geçmiş nezâket yâl ü bâl olmuş sana
Mey süzülmüş şîşeden ruhsar-ı âl olmuş sana

Bûy-i gül taktîr olunmuş nâzın işlenmiş ucu
Biri olmuş hoy birisi dest-mâl olmuş sana

Şöyle gird olmuş Firengistân birikmiş bir yere
Sonra gelmiş gûşe-i ebrûda hâl olmuş sana

Ol büt-i tersâ sana mey nûş eder misin demiş
El-amân ey dil ne müşkil-ter suâl olmuş sana

Sen ne câmın mestisin âyâ kimin hayrânısın
Kendin aldırdın gönül n’oldun ne hal olmuş sana

Yok bu şehr içre senin vasfettiğin dilber Nedîm
Bir perî-sûret görünmüş bir hayâl olmuş sana

Yabancı Kelimeler:

yâl ü bâl:boy pos

mey: şarap

ruhsar: yanak

al: kırmızı

bûy-i gül: gülün kokusu

taktîr: damıtma

gird: yuvarlak

Firengistân: Hristiyanların ülkesi

gûşe: köşe, yan

ebrû: kaş

hâl: ben, deri üstünde oluşmuş siyah nokta.

büt: put, güzel

tersâ: Hristiyan

nûş: İçme

el-amân: medet, aman.

müşkil-ter: çok güç.

câm:kadeh

âyâ: Acaba.

vasf etme: Niteleme.

perî-sûret: peri yüzlü

hoy: ter

a)Beyitleri günümüz türkçesiyle düzyazıya çevirerek anlam açıklamasını yapınız.(12p)

1. beyit:

Düzyazıya çevrim:

Anlam açıklaması:

2.beyit:

Düzyazıya çevrim:

Anlam açıklaması:

3. beyit:

Düzyazıya çevrim:

Anlam açıklaması:

4. beyit:

Düzyazıya çevrim:

Anlam açıklaması:

5. beyit:

Düzyazıya çevrim:

Anlam açıklaması:

6. beyit:

Düzyazıya çevrim:

Anlam açıklaması:

b)Nazım şekli ve tanımı:

c) Teması:

d) Ölçüsü:

e) Dil ve anlatım özellikleri:

f)Nedim’in Divan şiirine getirdiği yenilikleri yazınız:

g)İlk beyitteki söz sanatlarından iki tanesini nedeniyle birlikte yazınız.

Halk Edebiyatı

TÜRK HALK EDEBİYATI

Halk edebiyatı, kaynağını halk kültüründen alır, geleneğe bağlı olarak gelişen sözlü bir edebiyattır. Türk Halk Edebiyatı ürünleri malzemesi dile dayalı destan, efsane, halk şiiri, mani, ağıt, türkü, fıkra, atasözü, bilmece, masal, halk hikâyesi, deyimler, tekerlemeler gibi sözlü gelenekte yaşayıp kuşaktan kuşağa aktarılan anonim ürünlerden oluşur.

Türk halk edebiyatı 12. yy.dan başlayarak Anadolu’da dinî ve din dışı olmak üzere iki koldan gelişmeye başlamıştır. Halk edebiyatında daha çok şiir türünde ürünler verilmiştir. 17. yy.da halk hikâyesi ve halk tiyatrosu türlerinde de ürünler verilmiştir.

Türk Halk Şiirinin Özellikleri:

  • Halk şiirinde nazım birimi dörtlüktür. Ölçü, hece ölçüsüdür. Hecenin 7’li, 8’li ve 11’li kalıpları kullanılır. Aruz ölçüsüyle yazan şairler de vardır.
  • Genellikle şiirlerde yarım uyak ve redif kullanılmıştır.
  • Şiirler ‘saz şairi’ ya da ‘aşık’ denilen şairlerce ‘bağlama’ adı verilen saz eşliğinde söylenir.
  • Şiirlerin dili halkın kullandığı Türkçedir.
  • Türkü, koşma, mani, semai, varsağı, destan, ilâhî, nefes gibi nazım şekilleri kullanılır.
  • Şiirlerin konuya göre özel başlıkları olmaz. Türe ve şekle göre adlar alırlar: koşma, destan, varsağı vb.
  • Konular aşk, tabiat, ayrılık, hasret, ölüm, yiğitlik, din, zamandan şikayet vb. gibidir.
  • Halk şiirinde de mecazlar ve benzetmeler kullanılmıştır. Sevgilinin kaşı kaleme, dişi inciye, yanağı güle, boyu serviye benzetilmiştir.

Halk edebiyatında nesir örneklere baktığımızda ise bu ürünlerin şiire göre daha geri planda kaldığını görürüz. Nesir örnekleri arasında halk masalları, halk hikâyeleri, efsaneler, atasözleri, deyimler, halk tiyatrosu, bilmeceler, fıkralar yer alır. Bunlar içinde masal türü geniş yer tutar.

Türk Halk Edebiyatı, konularına göre üç bölümde incelenir:

1.Anonim Halk Edebiyatı

2.Aşık Edebiyatı

3.Tekke ve Tasavvuf Edebiyatı.

1. ANONİM HALK EDEBİYATI

Söyleyeni belli olmayan, atasözü, destan, masal, hikâye, efsane, fıkra, ninni, türkü, bilmece, mani, ağıt gibi sözlü ürünler halkın ortak malıdırlar ve "anonim halk edebiyatı"nı oluştururlar. Bu ürünlerde ölüm, aşk, hasret, yiğitlik gibi konular işlenir. Tamamen sözlü bir edebiyattır. Ürünler sözlü yolla oluşur; yine ağızdan ağıza aktarılarak yayılır.

2.ÂŞIK EDEBİYATI

Aşık edebiyatı, “âşık” adı verilen halk şairleri tarafından oluşturulmuştur. Âşığın şairlik gücünü, rüyasında pirin sunduğu “aşk badesini” içmekle ve “sevgilisinin hayalini” görmekle kazandığına inanılır. Rüyada genellikle âşık adayının karşısına bir sevgili veya saz çıkmaktadır. Âşıklar, saz şairliğini usta âşıkların yanında öğrenir, sonra onlardan mahlâs alarak diyar diyar gezmeye, ellerinde saz şiirler söylemeye başlarlar. Usta-çırak ilişkisiyle aşık geleneği devam eder. Okuma yazması olmayan aşıklar, şiirdeki yetenekleriyle bu edebiyatın oluşmasını sağlamışlardır. Aşıklık geleneği Anadolu coğrafyasında bugün de canlı olarak yaşatılmaktadır.

Aşık edebiyatının özellikleri:

  • Ölçüsü hece ölçüsüdür.
  • Nazım birimi dörtlüktür.
  • Yarım uyak kullanılmıştır.
  • Dili sadedir.
  • Din dışı konularda yazılmıştır.
  • Aşk, ölüm, ayrılık, gurbet gibi konular işlenmiştir.
  • Koşma, mani, ninni, türkü, destan, varsağı gibi nazım biçimleri kullanılmıştır.

16. yy: Karacaoğlan, Pir Sultan Abdal

17. yy: Köroğlu, Âşık Ömer, Gevherî, Kayıkçı Kul Mustafa, Ercişli Emrah

19. yy: Dadaloğlu, Dertli, Erzurumlu Emrah, Bayburtlu Zihni, Seyrani, Ruhsati...

20. yy: Âşık Veysel, Murat Çobanoğlu, Şeref Taşlıova, Sefil Selimi...

3.DİNİ TASAVVUFİ TÜRK EDEBİYATI (TEKKE EDEBİYATI)

Dinî-Tasavvufî Türk edebiyatı İslâmiyet’in ve Tasavvufun etkisiyle ortaya çıkmıştır. Tasavvuf, fizik ötesi gerçekleri, insanı, insanlığı ve evreni kapsayan bir düşünce düzeni, bir din

felsefesidir. Tasavvuf, bir düşünüş ve inanç sistemidir.

  • Fizik ötesi gerçeklik nedir?
  • İnsan nedir?
  • Evren nedir?

Tasavvuf, bu soruların İslam görüşüyle birleşen yanıtlarıdır. Tasavvufa göre her şeyin kaynağı Tanrı’dır. Evrenin varlığı Tanrı’nın güzelliğinin yansımasıdır. Tanrı tek güzelliktir ve tek varlıktır. İnsanlar da Tanrı’nın birer parçasıdır. İnsan yaratılmakla, dünyaya gönderilmekle aslında gurbete gönderilmiştir. Herkes ona kavuşmak için çalışmalıdır. O’na kavuşmak için çabalayanlara ve O’nun mutlak ve eşsiz güzelliğine hayran olanlara âşık denir. Mutasavvıf ise tasavvuf felsefesini yazı ve şiirlerinde işleyen, insanlara tasavvufu, dolayısıyla insan ve Allah sevgisini aşılayan kişilerdir.

Dinî-Tasavvufî Türk edebiyatına Tekke edebiyatı da denir. Dinî-Tasavvufî Türk edebiyatında asıl olan sanat yapmak değil, dinî-tasavvufî düşünceyi yaymaktır. Şair, bağlı olduğu tarikatin felsefesini yaymak için şiiri bir araç olarak kullanmıştır. Tekke şairlerinin çoğu tarikatlerde yetişmiş şeyh ve dervişlerdir.

Dini Tasavvufi Türk Şiirinin Genel Özellikleri:

  • Allah sevgisi, Allah’a ulaşma arzusu, varlık birliği, ölüm, olgunluk, erdem, alçakgönüllülük, barış, kişisel hırslardan arınma, dünyanın geçiciliği gibi konular işlenmiştir.
  • Halkın kullandığı dil kullanılmıştır. Din etkisinden ötürü Arapça ve Farsça sözcükler de kullanılmıştır.
  • Nazım birimi dörtlüktür, yer yer beyit de kullanılmıştır.
  • Hem aruz hem de hece vezni kullanılmıştır.
  • Tekke şiiri, halk şiirinden de divan şiirinden de nazım şekilleri (ilahi, şathiye, nefes, deme, hikmet, nutuk, devriye) almıştır.
  • Tasavvufla ilgili terimler şunlardır:

Derviş:Tasavvuf yoluna girmiş,onun yasa ve törelerine bağlı kimse.

Mutasavvıf:Tasavvuf inançlarını benimseyerek kendini tanrıya adamış kimse.

Mürit:Bir tasavvuf büyüğüne bağlanarak ondan tasavvufun yollarını öğrenen, bu doğrultuda ilerleyen kimse.

Mürşit:Öğrencilerine tasavvufu öğreten, sırlarını ve gerçekleri gösteren tasavvuf büyüğü.

Pir:Tasavvuf kurucusu

Sufi:Tasavvuf felsefesine bağlı olan kimse:

Şeyh:Tasavvufta en yüksek dereceye ulaşmış kimseye verilen ad.

Tarikat: Tanrı’ya ulaşma yolunda kurulmuş birbirinden farklı yasalara ve ilkelere dayanan örgüt.

Hüsn-ü Mutlak: Mutlak güzellik olan Tanrı.

Vahdet-i Vücut: Tek varlık, tek gerçek olan tanrı.

Aşık: Tanrı’ya aşık olup tasavvuf yoluna giren kişi.

Maşuk: Sevilen kişi yani Tanrı.

Meyhane: Tanrı aşkının öğrenildiği yer,Tekke.

Saki: Yol gösterici derviş

Şarap: Tanrı aşkı

Varlık: Tek zenginlik olan tanrı.

Yokluk: Maddesel dünya,para mal mülk

İnsan-ı Kamil: Tasavvuf yoluna girerek olgunlaşan kişi.

13. yy: Mevlânâ, Sultan Veled, Yunus Emre

Mevlânâ:


  • Mevlevilik tarikatının öncüsü
  • Medresede dini hükümleri öğreten alim
  • Büyük mutasavvıf
  • Eşsiz sanatkar, gönül eğiticisi
  • Eserlerinde tanrıya karşı sonsuz sevgi ve bağlılığını anlatmak ister.
  • Mesnevi Mevlana’nın önemli bir eseridir.
  • Mesnevi, 26.000 beyitten oluşur.
  • İnsanlara sevgiyi, gerçek aşkı, örnek insan olmayı öğretir.
  • Eserin kaynağı Kuran-ı Kerim ve hadislerdir.
  • Sembolik olarak yüzlerce hikayeden oluşur.
  • Hak aşığı insanlara mesaj verir.


Yunus Emre:

XIII. asrın ikinci yarısıyla XIV. asrın başlarında yaşamış olan Yunus Emre, şiirde çığır açmış büyük sufî ve şairdir. Yunus Emre; Divan, Aşık, Tekke ve Tasavvuf Edebiyat tarzlarının her üçünde de etkili olmuştur.

  • Eserlerini sade bir dille söylemiş,
  • Hem heceyi hem aruzu kullanmış,
  • Lirik şiirin en güzel örneklerini vermiştir.
  • İlahi aşk, sevgi, hoşgörü şiirlerinin temelini oluşturur.

Günümüz Halk Edebiyatı

Baştan beri anonim olarak süregelen halk edebiyatı özellikle 15. yy.dan itibaren hem anonim hem de kişisel ürünlerle gelişmesini sürdürmüştür. Son dönem Türk halk edebiyatı sadece kişisel ürünlerle kendini göstermektedir.

  • Şehirde yaşayan eski halk şairleri divan şiirinden de etkilenmiş, günümüz halk şairleri ise konu ve tema bakımından şiiri daha da genişletmişleridir.
  • Şekil bakımından halk şiirinde değişiklik görülmez.
  • İşlenen konular değişen zamanın etkisiyle çağdaşlaşmıştır. Ancak şiirlerdeki duygular aynıdır.
  • Âşık Veysel, Ali İzzet Özkan, Talibî Coşkun, Erzurumlu Yaşar Reyhanî, Şeref Taşlıova, Karslı Murat Çobanoğlu günümüz halk şiirinin başlıca temsilcileridir.

HALK EDEBİYATI NAZIM ŞEKİLLERİ
Halk edebiyatında nazım birimi genellikle dörtlüktür. İkili, üçlü, beşli ya da daha fazla sayıda olanların da kullanıldığı görülmüştür. Ancak bunlar çoğunluğu teşkil etmez. Halk edebiyatı nazım şekilleri, söyleyen kişiye göre Anonim Halk Edebiyatı, Aşık Edebiyatı ve Tekke Edebiyatı nazım şekilleri olarak üçe ayrılır.

1.ANONİM HALK EDEBİYATI NAZIM ŞEKİLLERİ
-Mâni
-Ninni
-Türkü
2.AŞIK EDEBİYATI NAZIM ŞEKİLLERİ
-Koşma
-Semâi
-Varsagı
-Destan
-Koçaklama
-Güzelleme
-Taşlama
-Ağıt
3.TEKKE-TASAVVUF EDEBİYATI NAZIM ŞEKİLLERİ
-İlahi
-Nefes
-Nutuk
-Devriye
-Şathiyye


1.ANONİM HALK EDEBİYATI NAZIM ŞEKİLLERİ

MÂNİ:Maniler hecenin yedili kalıbı ile söylenir. Bir dörtlükten oluşur. Kafiye düzeni aaxa şeklindedir. Manide ilk iki dize, kendinden sonra gelen ve asıl maksadı anlatacak olanlardan ayrılır. Manilerde konu sınırı yoktur. Aşk, toplum olayları, ölüm, iyilikler, evlat sevgisi...
Mani'nin kesik mani, yedekli mani, cinaslı mani gibi türleri vardır.

Örnek :
Dere boyu saz olur
Gül açılır yaz olur
Ben yarime gül demem
Gülün ömrü az olur

NİNNİ:Annenin çocuğunu uyutmak için belli bir ezgiyle söylediği sözlü edebiyat ürünleridir. Anne çocuğuna ilişkin isteklerini, iyi dileklerini, kendi sevincini, üzüntülerini anlatır. Ninni tek veya birden fazla dörtlükten oluşabilir. 7, 8 ve 9'lu hece ölçüsü ile söylenir. Genellikle dört mısra kendi arasında kafiyelidir.
Örnek:

Dandini dandini dasdana
Danalar girmiş bostana
Kov bostancı danayı
Yemesin lahanayı

Lahanayı yemez kökünü yer
Benim oğlum lokum şekeri yer
Uyusun da büyüsün ninni
Tıpış tıpış yürüsün ninni

TÜRKÜ: Anonim halk şiiri nazım biçimidir. Söyleyeni belli olan Türküler de vardır. Türkü, yapısı yönünden iki bölümden oluşur. Birinci bölüm türkünün asıl sözlerinin bulunduğu bölümdür. Buna bent adı verilir. İkinci bölüm ise her bendin sonunda tekrarlanan nakarattır. Buna kavuştak ya da bağlama denir.
Türküler 8'li (4+4=8) veya 11'li (4+4+3=11) hece ölçüsü ile söylenir. Aşk, tabiat, sevgi ve güzellik konuları işlenir. Türkülerin konusu ve şekil yapısı devirden devire ve çevreden çevreye değişir.

2.AŞIK EDEBİYATI NAZIM ŞEKİLLERİ


KOŞMA: Halk edebiyatı nazım şekillerinin en çok kullanılan türüdür. Genel olarak on birli hece ölçüsüyle söylenir. (6+5) ya da (4+4+3) duraklıdır. Dize kümelenişi bakımından dörtlükler halindedir. Dörtlük sayısı en az üçtür, on ikiden de yukarıya çıkamaz. Son parçada ozanın adı yer alır. Kafiye düzeni abab, cccb, dddb... şeklindedir. Sevgi, doğa, türlü acılar, insanlık sevgisi, yiğitlik gibi konular işlenir.

Koşmalar genellikle; doğa ve insan sevgisini içeriyorsa güzelleme, yiğitlikten söz ediyorsa koçaklama, şahısların ve toplumun kötü yönlerini tenkit ediyorsa taşlama adını alır. Koşmalar ait olduğu şiir türü bakımından çoğunlukla liriktir.


Koşma türleri:

-Koçaklama

-Güzelleme

-Taşlama

-Ağıt



Örnek:Yiğidin eyisini nerden bileyim Yüzü güleç, kendi yaman olmalı Kasavet serine çöktüğü zaman Gönlünün gâmını alan olmalı Benim sözüm yiğit olan yiğide Yiğit olan muntazırdır öğüde Ben yiğit isterim fırka dağında Yiğidin başında duman olmalı (…)Karacaoğlan der ki çile çekilmez Hozan tarlalara sümbül ekilmez Sak yabancı ile başa çıkılmaz İçinden sıdk ile yanan olmalı

Karacaoğlan


SEMÂİ: Semâi, dize kümelenişi, uyak örgüsü bakımından koşma gibidir. Ondan ayrılan yönleri bestesi, ölçüsü ve dörtlük sayıdır. Semâi genel olarak sekizli hece ölçüsü ile yazılır. Dörtlük sayısı 3 veya 5-6'dır. En güzel semailer aşk üzerine, ayrılık acıları üzerine söylenmiştir.
Karacaoğlan semaileri ile tanınan bir aşıktır.

Örnek:

Gönül gurbet ele varma
Ya gelinir ya gelinmez
Her dilbere meyil verme
Ya sevilir ya sevilmez
(…)
Emrah der ki düştüm dile
Bülbül figan eyler güle
Güzel sevmek bir sarp kale
Ya alınır ya alınmaz
Erzurumlu Emrah


VARSAĞI:Halk edebiyatında çok yaygın olmayan bir nazım şeklidir. İlk olarak Toroslarda yaşayan Varsak boyundan ozanlar tarafından kullanılmıştır. Kendine özgü bir bestesi vardır. Müziğinde ve sözlerinde, meydan okuyan, babacan, erkekçe bir hava duyulur. Hece ölçüsünün sekizli kalıbıyla söylenir.
Varsağının diğer nazım şekillerinden farkı, bestesi ve "bre, behey, hey" gibi ünlemlere yer verilmesidir. Konu olarak hayattan ve talihten şikayet işlenir.

DESTAN: Destan, her türlü konuyu içine alan, dörtlük esası üzerine düzenlenen, biçim bakımından koşma gibi, fakat ondan daha uzun bir nazım biçimidir. Dörtlüklerle söylenen destanda, dörtlük sayısı sınırlı değildir. Hece ölçüsünün 11'li kalıbı ile söylenir. Konu olarak toplumu ilgilendiren, heyecana getiren olaylar ele alınır. Kayıkçı Kul Mustafa'nın Genç Osman Destanı meşhurdur.

3.TEKKE-TASAVVUF EDEBİYATI NAZIM ŞEKİLLERİ

İLAHİ: Allah'ı övmek ve ona yalvarmak için yazılan şiirlere denir. Özel bir ezgiyle okunur. Hecenin 7'li, 8'li ve 11'li kalıbıyla söylenir.
Örnek:
Aşkın aldı benden beni
Bana seni gerek seni
Ben yanarım dün ü günü
Bana seni gerek seni

Ne varlığa sevinirim
Ne yokluğa yerinirim
Aşkın ile avunurum
Bana seni gerek seni

Aşkın aşıklar öldürür
Aşk denizine daldırır
Tecelli ile doldurur
Bana seni gerek seni


Yunus durur benim adım
Gün geçtikçe artar odum
İki cihanda maksudum
Bana seni gerek seni
Yunus Emre

NEFES: Bektaşî şairlerin söyledikleri tasavvufî şiirlere denir. Genellikle, nefeslerde tasavvuftaki vahdet-i vücut düşüncesi anlatılır. Bunun yanında Hz.Muhammed ve Hz.Ali için övgüler de söylenir. Nefeslerde, kalenderâne ve alaycı bir üslup dikkati çeker.
Örnek:

Güzel aşık cevrimizi
Çekemezsin demedim mi
Bu bir rıza lokmasıdır
Yiyemezsin demedim mi

(...)
Pir Sultan Abdal şahımız
Hakka ulaşır yolumuz
On iki imam katarımız
Uyamazsın demedim mi
Pir Sultan Abdal

NUTUK: Pirlerin ve mürşitlerin, tarikata yeni giren dervişlere tarikat derecelerini ve tarikat adabını öğretmek için söyledikleri şiirlerdir.

DEVRİYE: Devir kuramını anlatan şiirlere denir. Devir kuramı Hz. Muhammed'in "Ben nebi iken Adem su ile çamur arasındaydı." hadisine dayanır. Mutasavvuflara göre vücut halindeki Hz. Muhammet yeryüzüne sonradan gelmiştir. Yaşamış ve sonra geri Allah'a dönmüştür. Bu inişe "nüzul", tekrar tanrıya dönüşe "uruc" denir. Bu iniş ve çıkışı anlatan şiirlere de devriye adı verilir.
Örnek:
Lâ mekân ilinde bir nokta iken
İsmi var, cismi yok yerden gelirim
Daha hiçbir nesne yaratılmadan
Kandilin içinde Nûr’dan gelirim.
(…)
Muhammed Mustafâ şefâat kâni
Ona tâbi olan buldu îmânı
Aliyy’el Mürtezâ Velîler Şâhı
Kamber, Selmân oldum, yâr’dan gelirim.

Mansur geldim, âzâlarım kestiler
Nesîmî’ydim, bedenimi yüzdüler
Bu gelmemde adın Nizam dediler
Bir gerçek evlâdı er’den gelirim.

ŞATHİYYE: Dini ve tasavvufi halk şiirinde mizahi manzumelere genel olarak şathiye adı verilir. Şathiyeler, mutasavvuf şairlerce söylenmiş ya da yazılmış, tasavvufi inançları dile getiren, anlaşılması yorumlanmasına bağlı şiirlerdir. Tasavvufi konuları işleyenleri şathiyat-ı sûfiyâne adını alırlar. Şathiyelerde Allah’ın celâl sıfatının değil, cemâl sıfatının ön plana çıkarıldığı görülür. Bu tür şiirlere genellikle Bektaşi-Alevi şairlerinde rastlanır. Allah ile alay eder gibi yazılmış şathiyeler küfür sayılmıştır.

Örnek:

Çıktım erik dalına
Anda yedim üzümü
Bostan ıssı kakıyıp
Der ne yersin kozumu
(…)
Yunus bir söz söyledi
Hiçbir söze benzemez
Cahiller kazamazlar
Hiç ilmin kuyusunu
Yunus Emre

Söz Sanatları

SÖZ SANATLARI

TEŞBİH (BENZETME):


İki varlığın ortak özelliklerinden yararlanarak onlardan zayıf olanı, güçlü olana benzetmektir.
Tam benzetmede dört unsur bulunur. Bunlar:
-Benzeyen:Benzetilen öğelerden zayıf olanıdır.
-Kendisine Benzetilen:Benzetilen şeylerden güçlü olanıdır.
-Benzetme Yönü:Benzetilen şeyler arasındaki ortak ilgi.
-Benzetme Edatı:Benzerliği ortaya koyan kelimeler.
Örnek:

*Çocuk tilki gibi kurnazdı. (B-KB-BE-BY)

*Aslan gibi kuvvetli çocuk

1.Benzetilen: Aslan

2.Benzetme edatı: Gibi

3. Benzetme yönü: Kuvvetli

4.Benzeyen : Çocuk

Bunlardan benzeyen ve benzetilen aslî unsurlardır.

*Kar gibi beyaz ekmeği vardı.
*Yanmış bir tavan gibi çöken akşamın altında
Dinleriz, haykırarak kaçışan kargaları.

Teşbih-i Beliğ (Yalın Teşbih):Sadece kendisine benzeyen ve benzetilenden oluşan teşbihtir.
*Şair sevgilisine : "Ay yüzlüm, şeker sözlüm, gül dudaklım." diyor.
*Patron tilkidir.

*Gönül Kuşu

*Altın başaklar
Kısaltılmış benzetme:Kafası kazan gibi oldu.

Altın gibi başaklar

Pekiştirilmiş benzetme:Dudakların elmadan etli / Altın sarısı başaklar


TEŞHİS (KİŞİLEŞTİRME) ve İNTAK (KONUŞTURMA) :

Teşhis, insan dışındaki canlı ve cansız varlıkları, düşünen, duyan ve hareket eden bir insan kişiliğinde göstermek, kişileştirmektir. Varlıklar insan gibi konuşturulursa buna intak denir.

İntak ve Teşhis aynı yerde bulunur ancak teşhisin olduğu her yerde intak olmayabilir. Her teşhis aynı zamanda kapalı istiaredir.

*Boynu bükük adalar tanıyor sanki bizi.(adalar insana benzetilmiş K.İ.aynı zamanda kişileştirme)

*Dinle yolcu bu ses onun sesidir

Sinsi adımlarla akşam yürüyor.(Kişileştirme)

*Mor menekşe:"Bana dokunma" diye bağırdı. (T/İ)

*Minik kuş:"Anne beni rüyalar ülkesine götür."diye yalvarıyordu.(T/İ)

*Sabahleyin kozasından bakan gelincikler sorar bu dünyaya
-Ne dersin?
Kanatlanıp uçalım mı?
Çiçek olup açalım mı? (T/İ)

*Onun ölümüne gökyüzü ağladı.

*İçmiş gibi geceyi bir yudumda,
Göğün mağrur bakışlı bulutları.

*Ay suda bestelerken en güzel şarkısını

Küreklerim de suya en derin şiiri yazdı.


MÜBALAĞA (ABARTMA):

Bir sözün etkisini arttırmak için bir şeyi olduğundan üstün ya da aşağı göstermeye mübalağa denir.
Örnek:

“Sana dar gelmeyecek makberi kimler kazsın

Gömelim gel seni tarihe desem sığmazsın”

“Gömelim gel seni tarihe desem, sığmazsın.” mısraında şair bir şehidin tarihe sığmayacağını ifade ile güzel bir mübalağa örneği veriyor.

*Alem sele gitti gözlerimin yaşından.
*Ölüm indirmede gökler, ölü püskürtme de yer
O ne müthiş tipidir;savurur enkaz-ı beşer.
*Aramazdık gece mehtabı yüzün parlarken
Bir uzak yıldıza benzedi güneş sen varken.

HÜSN-İ TALİL (GÜZEL NEDENLEME):

Gerçek nedeni bilinen bir olayı, bir durumu daha güzel bir nedenle oluyormuş gibi gösterme sanatıdır.

Örnek:

Gül-i ruhsarına karşu gözümden kanlı akar su

Habibim fasl-ı güldür bu akar sular bulanmaz mı

beytinde şair çok ağladığı için gözyaşları bulanık yani kanlı akmaktadır. Oysa şair bunu ilkbaharda sular bulanık akar benim de gözyaşlarım senin yanağının gülüne karşı bulanık akmakta diye söyleyerek güzel bir sebebe bağlıyor.

*Ateşten kızaran bir gül ararda
Gezer bağdan bağa çoban çeşmesi

*Hak-i payine yetem der ömürlerdir muttasıl
Başını taştan taşa urup gezer avare su.

*O kadar çaldı ki yürekten
Türküler aşındırdı kavalı.
*Güzel şeyler düşüneli diye /Yemyeşil oluvermiş ağaçlar

*Sen gittin yaslara büründü cihan, /Solar dallarında gül dertli dertli

TECAHÜL-İ ARİF (BİLMEMEZLİKTEN GELME):

Bir olayı, bir durumu, nesneyi çok iyi bildiği halde bilmez görünme ve bunu bu biçimde anlatma sanatıdır.
*Şakaklarıma kar mı yağdı ne var?
Benim mi Allah'ım bu çizgili yüz?
*Geç fark ettim taşın sert olduğunu
Su insanı boğar,ateş yakarmış.
*Göz gördü, gönül sevdi seni yüzüm mahım
Kurbanın olam var mı benim bunda günahım.

*Durur dallarda kanlı bülbüller

Sular mı yandı neden tunca benziyor mermer


TARİZ (DOKUNDURMA) :

Alay, yergi ,sitem amacıyla bir sözün anlamca tersinin, karşıtının kastedilerek kullanılması, anlatılmak istenenin dolaylı bir biçimde söylenmesidir.

Örnek:
*Düşük alan bir öğrenciye:"Allah nazardan korusun, bu ne büyük başarı."demek gibi.
*Kendi kalesine attığı gollerle usta bir golcü olduğunu kanıtladı.

*Senin gibi dostum varken düşmana ne gerek.

*Çok iyi iş becermişsin, bir çuval inciri berbat ettin.

CİNAS:

Yazılış ve söylenişleri aynı, anlamları farklı sözcükleri bir arada kullanma sanatıdır.
Örnekler:

*Gam zedeler:

Gam vurur gam-zedeler gam-zede: gam felaketine uğramış kişi

Sinem hakkak delemez gamze: yan bakış

Delerse gamze deler hakkak: taş kazıyıcı

*yaz:

Eyleme vaktini zayi, deme kış yaz oku yaz

*yer:

Kısmetindir gezdiren yer yer seni
Arşa çıksan da bu akıbet yer yer seni.
*gül:

Bu ne güzel bir gül
Hiç ağlama hep gül.
*geç:

Dönülmez akşamın ufkundayız, vakit çok geç

Bu son fasıldır ey ömrüm, nasıl geçersen geç

İSTİARE (EĞRETİLEME)

Bir kavramın benzetme amacıyla başka bir kavramın yerine kullanılmasına denir.

A)AÇIK İSTİARE:

Kendisine benzetilenin söylenip, benzeyenin söylenmediği istiaredir.

İki kapılı bir handa/Gidiyorum gündüz gece (KB:Han/ B:dünya-söylenmemiş-)

Şu beşikte yatan meleğe bakın. (KB:melek /B:insan-söylenmemiş-)

Sınırlarımızda aslanlarımız bekliyor. (KB:aslan/ B:insan-söylenmemiş-)

İnatçı keçi benimle konuşmadı.(KB:keçi / B:insan-söylenmemiş-)

Şakaklarıma kar mı yağdı ne var? (KB:kar / B:saçların ağarması-söylenmemiş-)

Biricik kuzumu kazada kaybettim. (KB:kuzu / B:çocuk-söylenmemiş-)

B)KAPALI İSTİARE: Sadece benzeyenin kullanılmasıyla yapılan istiaredir. Kişileştirme olan yerde kapalı istiare vardır.

Güller ağladı sabaha kadar (B:gül / KB:insan-söylenmemiş-)

Oğlu büyüyünce yuvadan uçup gitti (B:oğul / KB:kuş-söylenmemiş-)

Martılar özgürlük şiirlerini okuyordu gökyüzünde (B:martı / KB:insan-söylenmemiş-)

Ninniler söylermiş serin dere (B:dere / KB:insan-söylenmemiş-)

MECAZ-İ MÜRSEL (DÜZ DEĞİŞMECE_AD AKTARMASI)

Bir sözü benzetme amacı gütmeden aralarında bulunan değişik bağıntılar nedeniyle başka bir sözcüğün yerine kullanma sanatıdır.

a)Parça – bütün bağıntısı:

Dalgalan sen de şafaklar gibi ey şanlı hilal (Ay. Ay, bayrağın parçasıdır)

Vapur, Üsküdar’a yanaştı. (İskeleye)

Sana saçını kestir demedim mi? (Saçın bir kısmı)

Genç kız sigarasını hırsla yaktı. (Sigaranın ucu)

b)İç-dış bağıntısı:

Beş tabağı yedi. (dış-iç)

Ayaklarını çıkar (iç-dış)

c)Yer-olay;insan-yönetim

Sivas, bağımsızlığın ilk adımıdır

Tüm köy başına toplandı.

Ankara bu olayı kınadı.
d)Sanatçı-yapıt

*Öğrenciler, Ömer Seyfettin'i okuyordu. (Eserlerini)
e)Soyut-somut

Öğretmenler, gençliğe sahip çıkınız.(Genç insanlara)

f)Yön-insan(ülke –kıta-bölge)

Batı, bilimde daha ileridir.

g)Neden-sonuç

Tarlalara bereket yağdı. (yağmur)

TEZAT (KARŞITLIK):

Anlamı güçlendirmek amacıyla iki karşıt düşüncenin karşılaştırmalı biçimde bir arada kullanılması sanatıdır.

*Ağlarım hatıra geldikçe gülüşlerimiz.

*Gülmek ol goncaya münasiptir.
Ağlamak bu dil-i hazine gerek.

*Neden böyle düşman görünürsünüz.
Yıllar yılı dost bildiğim aynalar.

*Ben de gördüm güneşin doğarken battığını

*Karanlıklar kudurdukça yerinden

Aydınlıklar fırlamakta derinden


TEVRİYE:

Birden çok anlamı olan bir sözcüğün aynı cümle, dize ya da beyitte en az iki anlama gelebilecek bir biçimde kullanılmasıdır. Sanatçı tevriyeyi amacını gizlemek için yapar.
Örnek:

Sordum nigarı, dediler ahbab (nigar:sevgili)

Semt-i Vefa'da doğru yoldadır.

beytinde vefa "bir semt adı ve sadakat" manalarıyla , doğru yol " yolun düzlüğü ve seçilen tavrın doğruluğu" anlamlarıyla tevriyeli olarak kullanılmıştır

*Sarımsak da acı ama evde gerek bir dişi

*Bu kadar letafet çünkü sende var / Beyaz gerdanında bir de ben gerek

TELMİH (ANIMSATMA):

Anlama güç katmak amacıyla bir mısrada veya cümlede geçmişte yaşanmış olan, herkesçe bilinen bir olaya veya efsaneye değinme, onu anımsatma sanatıdır.

Örnek:

*Aşk-ı sadık menem Mecnun'un adı var.

*Uçmakta konmadan kıyısız bir denizde ruh

Benzer mi böyle bir kuşa Tufan içinde Nuh?

TEKRİR (YİNELEME)

Anlatıma güç vermek için bazı sözcükleri yineleme sanatıdır.

Örnek:

*Beni bende demen, bende değilim

Bir ben vardır bende benden içeri

*Çal sevdiceğim, çal meleğim çal.

KİNAYE (DEĞİNMECE):

Bir sözü hem gerçek hem de mecaz anlama gelecek şekilde kullanmaya kinaye denir.Bu kullanımda mecaz anlam kastedilir. Gerçek anlam düşündürülür.

Örnek:

Şu karşıma göğüs geren

Taş bağırlı dağlar mısın

beytindeki taş bağırlı deyimi ile hem dağların taş ve topraktan meydana gelmiş olması; hem de merhametsiz, yüreksiz olmak anlamı kastedilir. Buradaki merhametsiz mecazi anlamdır.

*Ali gözü açık bir çocuktur.
*Kadın yoldan çıkmış

*Bu ağır yükü taşıyamaz o

TENASÜP (UYGUNLUK):

Anlamca birbirleriyle ilgili sözcükleri veya birbirini çağrıştıracak sözcükleri bir cümle ya da dizede birlikte kullanma sanatıdır.

Örnek:

Ol peri-veş kim melahat mülkinün sultanıdur

Hükm anın hükmü bana ferman anın fermanıdır.

beytinde padişahlık müessesesi ile ilgili olarak "sultan, hüküm, ferman, mülk" kelimeleri birbiriyle ilgilidir.

* Bir gemi yanaştı Samsun’a sabaha karşı

Selam durdu kayığı, takası

Selam durdu tayfası.

ALİTERASYON:

Dizelerde veya söz içinde bir ahenk sağlamak için aynı sesi veya aynı heceyi yinelemektir.
Örnek:

*Av avladılar, kuş kuşladılar

*Seherlerde seyre koyuldum semayı deryayı.

Seci:

Düzyazı içinde görülen ses benzerliğidir.

*İlahi, gönlüm oduna ne yaktınsa o tüter. İlahi, vücudum bahçesine ne diktinse o biter.

İSTİFHAM (SORULAMA)

Soru sorma sanatıdır.

*Bana çiçek göndermiş,

Beni seviyor mu?

NİDA

Sesleniş

*Ey Yolcu!

*Ey Türk Milleti!

Divan Edebiyatı Nazım Şekilleri

DİVAN EDEBİYATI NAZIM ŞEKİLLERİ

A)BEYİTLERLE KURULAN NAZIM ŞEKİLLERİ

a) Gazel: Aşk, şarap,tabiat güzellikleri, sevgilinin aşığa çektirdiği cefa, ayrılık acısı, özlem, zamandan yakınma gibi konular anlatılır. Gazel 5-15 beyitten meydana gelmiştir.

  • Gazelin ilk beytine matla (gazelin doğduğu beyit), son beytine makta (gazelin kesildiği beyit) denir.
  • Matla beyitinin altındaki beyite hüsn-i matla (matla beytine güzellik katan beyit) denir.
  • Makta beyitinin üstündeki beyite hüsn-i makta (makta beytine güzellik katan beyit) denir.
  • Gazelin en güzel beytine beytü'l-gazel adı verilir.
  • Konu bütünlüğü olan gazele yek-ahenk adı verilir.
  • Beyitleri arasında konu birliği bulunan ve her beyti aynı güçte olan gazele yek-avaz adı verilir.
  • Gazelin kafiye düzeni aa, ba, ca, da, ea, fa ... şeklindedir. Aruzun uzun kalıplarıyla yazılır, bu yönü itibariyle mesneviden ayrılır. Gazeli oluşturan mısraların ortasında iç kafiye varsa buna musammat gazel denir.
  • Gazel, divan şiirine en çok kullanılan nazım şekillerindendir. Bu alanda Fuzulî, Baki, Nedim gibi şairler mükemmel örnekler vermişlerdir.

Örnek:

Beni cândan usandırdı cefâdan yâr usanmaz mı

Felekler yandı âhımdan murâdım şem'i yanmaz mı

Kamu bîmârına cânân devâ-yi derd ider ihsân

Niçin kılmaz mana dermân meni bîmâr[ı] sanmaz mı

Gamım pinhân dutardum ben dediler yâre kıl rûşen

Desem ol bî-vefâ bilmen inanur mı inanmaz mı

(…)

FUZÛLÎ

b) Kaside: Herhangi bir konuyu veya kişiyi övmek maksadıyla yazılmış, aa, ba, ca, da, ea, fa… kafiye düzeniyle süren 33-99 beyitli manzumelerdir.


  • İlk beyte matla, son beyte makta, şairin mahlasının geçtiği beyte tac beyit, en güzel beyte beytü'l-kasid denir.
  • Kasidenin bölümleri:
    • Nesib veya teşbib: Kasidenin giriş kısmına denir. Bir doğa ya da bir yer tasviri yapılır.
    • Girizgah: Asıl maksada geçilen beyittir.
    • Medhiyye:Tanrıyı, peygamberi ya da ileri gelen kişileri övme bölümüne denir. Bu bölümde beyit sayısı çoktur.
    • Fahriye:Ozanın kendisini övdüğü bölümdür.
    • Tegazzül: Aynı ölçüde araya sıkıştırılan gazeldir.
    • Dua:Övülen kişi için Tanrı’dan iyi dileklerde bulunan bölümdür.
  • Divan ozanları övdükleri kişilerden ‘caize’ adı verilen bahşişler alırlardı. Bu nedenle kaside sunmaya elverişli birtakım fırsatları kollarlardı. Kasidelerini sundukları zamana göre bahariye (bahar kasidesi), şitaiye (kış kasidesi), ramazanniye (ramazan kasidesi), idiyye (bayram kasidesi), cülussiyye (padişahın tahta çıkması dolayısıyla yazılan kaside), suriyye (düğün kasidesi),
  • Kasideler konularına göre çeşitlere ayrılır.
    • Tevhid:Tanrı’nın birliğini anlatan kaside.
    • Münacat:Tanrı’ya yalvarmak için yazılan kaside.
    • Naat: Peygamberi, din büyüklerini, tarikat büyüklerini övmek için yazılan kaside.
    • Medhiye: Devrin ileri gelen kişilerini övmek için yazılan kaside.
  • Baki, Fuzulî, Nef'î bu sahada güzel örnekler vermiştir.

Örnek 1: (aa/ba/ca/da)

Saçma ey göz eşkden gönlümdeki odlare su

Kim bu denlü dutuşan odlara kılmaz çâre su

Âb-gûndur günbed-i devvâr rengi bilmezem

Yâ muhît olmuş gözümden günbed-i devvâre su

Zevk-i tîginden aceb yoh olsa gönlüm çâk çâk

Kim mürûr ilen bıragur rahneler dîvâre su

Vehm ilen söyler dil-i mecrûh peykânın sözün

İhtiyât ilen içer her kimde olsa yare su

(…)

FUZULİ

Örnek 2:

Bu şehr-i Sitanbûl ki bî-misl ü behâdır

Bir sengine yekpâre Acem mülkü fedâdır

Bir gevher-i-yekpâre iki bahr arasında

Hurşîd-i cihân-tâb ile tartılsa sezâdır

Altında mı üstünde midir cennet-i a'lâ

Elhak bu ne hâlet bu ne hoş âb u hevâdır

İnsâf[ı] değildir anı dünyâya değişmek

Gülzâr[ı]ların cennete teşbîh[i] hatâdır

İstanbul'un evsâfını mümkün mü beyân hiç

Maksûd[ı] hemân sadr-ı kerem-kâra senâdır

Ez-cümle Nedîmâ kulun ey Âsaf-ı devrân

Müstağrak-ı lütf u kerem ü cûd u atâdır

Mef'ûlü / Mefâîlü / Mefâîlü / Feûlün

NEDİM

c) Mesnevi: Divan edebiyatına Fars’ların kattığı bir nazım biçimidir.

  • Mesnevide her beytinin dizeleri kendi aralarında uyaklıdır.
  • Beyit sayısı herhangi bir ölçüyle sınırlı değildir, konunun uzunluğuna bağlıdır.
  • Aruz ölçüsünün kısa kalıplarıyla yazılır.
  • Her beyit başlı başına bir bütündür. Cümleler, beyit sonlarında biter, alttaki beyite geçmez. Ancak mesnevilerde belli konular işlendiği için beyitler arasında anlam bağıntısı vardır.
  • Bir şairin beş mesneviden oluşan eserler bütününe ‘hamse’ denir.

ÖRNEK 1:(aa/bb/cc/dd..)

Bir eşek var idi zaîf ü nizâr

Yük elinden katı şikeste vü zâr

Gâh odunda vü gâh suda idi

Dün ü gün kahr ile kısuda idi

Ol kadar çeker idi yükler ağır

Ki teninde tü komamışdı yağır

Nice tü, kalmamışdı et ü deri

Yükler altında kana batdı deri

(…)

Şeyhi

ç)Kıt’a: En az 2, en çok 12 beyit olur. Aruz ölçeğinin her kalıbıyla yazılabilir. Genellikle şairin mahlası anılmaz. Kıta biçimi ile felsefi ve toplumsal düşünceler, yergiler, eleştiriler yazılır. Belli bir düşünceyi anlatmak amacıyla yazıldığı için beyitler arasında anlam bağıntısı vardır.

ÖRNEK:

Ey felek maksadın ülfet mi adavet mi nedir
Yoksa ol mâh ile uşşâka felâket mi nedir
Ermeden vuslata hicrana eriştik amma
Anlasam bari bidayet mi nihayet mi nedir

Şeyh Galip

d)Müstezat:Uzun ve kısa dizelerin ardı ardına gelmesiyle kurulan özel bir gazel biçimidir. Uzun dizelerde uyak örgüsü gazel gibidir. Kısa dizeler ya kendi aralarında ya da uzun dizelerle uyaklı olurlar. Çoğunlukla aruzun "mef’ulü/ mefailü/ mefailü/ feulün kalıbı kullanılarak yazılırlar.

ÖRNEK:

“Sen kim gelesin meclise bir yer mi bulunmaz
Baş üzre yerin var.
Gül goncasısın guşe-i destar senindir.
Gel ey gül-i rana.”

Nedim

B)DÖRTLÜKLERLE KURULAN NAZIM ŞEKİLLERİ



a) Rübâi: Rübai, 4 dizeden oluşan bir tek dörtlüktür. Uyak örgüsü aaxa şeklindedir. Bütün dizeleri uyaklı olan (aaaa) rübailer de vardır.

Rübâilerde genellikle bir görüşü, bir düşünceyi ifade eden felsefe ağırlıklı konular işlenir. Bu türde en güzel örnekleri İranlı şair Ömer Hayyam (17.yy.) vermiştir.

ÖRNEK 1:

Bir kalb ki onun sevmesi, aldanması yok.

Tutkunluğu yok, bir güzele yanması yok.

Bin kez yazık olsun sevisiz bir yüreğe,

Aşksız geçecek günlerin faydası yok

ÖMER HAYYAM

ÖRNEK 2:

Bir merhaleden güneşle derya görünür.

Bir merhaleden her iki dünya görünür.

Son merhale bir fasl-ı hazandır ki sürer,

Geçmiş, gelecek cümlesi rüya görünür

YAHYA KEMAL BEYATLI

b) Şarkı: Divan şiirine Türkler'in kazandırdığı bir nazım şeklidir. Bestelenerek söylenmek için yazılır. En az 3, en çok 5 bend olur. 18. yüzyılda gelişmiş ve yaygınlaşmıştır. Bu türün ustası Nedim'dir.

ÖRNEK (aaaa/bbba/ccca…)

Yine oldum esîri âh bir şûh-ı sitemkârın

Ki dilber sevmemiş, bilmez belâsın âşık-ı zârın

Ne kâfirliklerin gördüm ben ol zülf-i siyehkârın,

O ebrûnun, o zâlim gamzenin, ol çeşm-i mekkârın

O tıfl-ı nâzı gördüm rûyine hurşîd eser etmiş

Haberdâr olmamıştım, sonra bildim neylemiş n'etmiş

Meğer, zâlim kaçıp tenhâca Sa'dâbâd'a dek gitmiş

Temâşâ eylemiş âlâyını şevketlü hünkârın

Gezermiş kasrın etrâfında yer yer tâze meh-rûlar

Mükehhal gözlü, şîrîn sözlü, Leylî yüzlü âhûlar

Hemân alkış sadâsın andırırmış çağlayan sular,

Ederlermiş duâsın pâdişâh-ı ma'delet-kârın

(…)

NEDİM

c) Tuyuğ: Tek dörtlükten oluşur. Manilerin klâsik şiirdeki örneği gibidirler. Kafiyelenişi aaxa şeklindedir. Fâilâtün / fâilâtün / fâilün vezniyle yazılır. Cinaslı kafiye kullanılır. Divan edebiyatına Türkler katmıştır. Tuyuğlarda hikmetli, tasavvufî ve felsefî konular dile getirilir. Kadı Burhaneddin, tuyuğ nazım şeklini kullanan şairlerimizin başında gelir.

ÖRNEK

Hak ne yazmış ise ezelde bolur

Göz neni ki göreceg ise görür

İki âlemde Hak'a sığınmışız

Tohtamış ne ola, ya Ahsah Temür?

Fâ'ilâtün / Fâ'ilâtün / Fâ'ilün

Kadı Burhaneddin

ç)Murabba : Dörder dizelik bendlerle kurulmuş bir nazım şeklidir. En az üç en çok yedi bendden oluşur. Uyak örgüsü (aaaa / bbba) şeklindedir. Son dizeler nakarat olabilir.

ÖRNEK:

Geçti cânânın firâkı cânıma

Tîr-i cevri gibi girdi kanıma

Nâleden bir kimse gelmez yanıma

Söyle ey bâd-ı sabâ cânânıma

Bahr-i aşkına olal'dan âşinâ

Yad oluptur cümle-i âlem bana

Yalınız kaldım garîb ü mübtelâ

Söyle ey bâd-ı sabâ cânânıma

Yaktı yandırdı beni nâr-ı firâk

İşidenlerden ırak olsun ırak

Hey ne müşkil derd olur bu iştiyâk

Söyle ey bâd-ı sabâ cânânıma

Derd[i]mendine şefâat eylesin

Hâtırım sorsun inâyet eylesin

Bî-vefâlıktan ferâgat eylesin

Söyle ey bâd-ı sabâ cânânıma

Âşık olal'dan ana leyl ü nehâr

Aşkım artar eksilir sabr u karâr

Olmasın Yahyâ gibi mahzûn u zâr

Söyle ey bâd-ı sabâ cânânıma

Fâilâtün / Fâilâtün / Fâilün

Yahya Bey

d) Terkib-i Bend: 5-10 beyitlik bendlerden kurulur.

  • Uyak örgüsü “aaaaaaaaaaaabb ccccccccccccdd” ya da “aaxaxaxaxaxabb ccxcxcxcxcxcdd” şeklindedir.
  • İki bölümden oluşur. Vasıta (bendlerin son beyiti) ve Terkibhane (Vasıtanın üstündeki beyitlerin bütünü).
  • Bu türle felsefi ve toplumsal düşünceler, zamanın kötülüğünden yakınmalar ve mersiyeler (ağıtlar) yazılır.

ÖRNEK (aa/ba/ca/da…)

Pek rengine aldanma felek eski felektir;

Zîrâ feleğin meşreb-i nâ-sâzı dönektir

Yâ bister-i kemhâda ya vîrânede can ver,

Çün bay u gedâ hâke berâber girecektir

Allâh'a sığın şahs-ı halîmin gazabından,

Zîrâ yumuşak huylu atın çiftesi pektir!

Yaktı nice canlar o nezâketle tebessüm,

Şîrin dahi kasdetmesi câna gülerektir

Ziya Paşa

e)Terci-i Bend:Terkib-i Bend gibi 5-10 beyitlik bendlerden oluşur. Birinci bendin vasıta beytinin dizeleri kendi arasında uyaklıdır. Bu beyit, hiç değişmeden öteki bendlerin sonlarında da tekrarlanır.

Terkib-i bend ile arasındaki ayrım: Vasıta beyti nakarat şeklinde bentlerin sonunda tekrar edilirse terci-i bend, sadece kafiye bakımından aralarında ilgi varsa terkib-i bend adı verilir.