23 Şubat 2008 Cumartesi

Divan Edebiyatı

DİVAN EDEBİYATI (KLASİK TÜRK EDEBİYATI)

Divan Şiirinin Başlıca Özellikleri

Divan Nesri

Nesir Türleri

Yüzyıllara Göre Divan Edebiyatı

13. Yüzyıl: Hoca Dehhani, Sultan Veled, Şeyyad Hamza

14. Yüzyıl:Ahmedi, Nesimi, Aşık Paşa

15. Yüzyıl: Şeyhi, Süleyman Çelebi, Necati Bey, Ahmet Paşa, Ali Şir Nevai

16. Yüzyıl: Baki, Fuzuli, Bağdatlı Ruhi

17. Yüzyıl: Nef'i, Nabi

18. Yüzyıl: Nedim, Şeyh Galip

13-19. yüzyıllar arasında ürün veren Divan Edebiyatı, şairlerinin şiirlerini “divan” adı verilen yazmalarda toplamaları dolayısıyla bu adı almıştır. Divan “Yazı ve İnşa” anlamına gelen Farsça bir kelimedir. Türklerin İslam dinini kabul etmelerinin ardından medrese kültürüyle yetişen aydın şairlerin Arap ve İran edebiyatının etkisinde kalması sonucunda divan edebiyatı doğmuştur. Divan edebiyatı, Klâsik Türk edebiyatı, eski Türk edebiyatı, yüksek zümre edebiyatı diye de adlandırılır.

Klâsik edebiyatta nesirden çok nazım önemlidir. Nesirde de nazım unsurları (seci, ahenk vb) kullanılmıştır. Nesirdeki dil nazma göre daha anlaşılmazdır. Tezkireler, şairlerin hayatlarını anlatan ve şiirlerinden örnekler veren eserler olarak bu edebiyatın tarihinin ve başarısının örnekleridir.

Divan edebiyatı İslamiyet etkisinde gelişen bir edebiyattır. En çok işlenen konulardan biri Tasavvuf’tur. Tasavvuf inancına göre ruhlar Allah’tan ayrılmıştır ve ona yeniden kavuşmayı arzulamaktadır. Beden, ilahi aşkla yanıp tutuşmaktadır. Fuzuli’nin “Leyla ile Mecnun’unda olduğu gibi, bazen sevgiliye karşı duyulan aşk yerini Allah aşkına, ilahi aşka bırakır.

Duygular ve düşünceler bütün şairler tarafından aynı kavramlarla anlatılır. Boy serviye, yanaklar güle benzetilir. Gözler sarhoş, saçlar siyah ve uzundur. İşlenen başlıca konular: Aşk, ızdırap, sevgiliye duyulan özlem, şarap, tabiat vb….

Tabiat objektif tasvirlerle anlatılmak yerine birer nakış ve motif gibi kullanılmıştır. Bu nedenle bahar, yaz, kış mevsimleri, çeşitli tabiat manzaraları gerçeği anlatıştan çok, şairane hayal gücü ile süslenmiş bir takım klişe motifler halinde verilmiştir.

Klasik Türk şiiri’nde aşık daima bahtsız, maşuk (sevgili) ise güç ve kudret sahibi, fakat zalim ve vefasızdır. Duygu, akıl ve şuura tercih edilmiştir. Bu nedenle dünya nimetlerinde gözü olmayan, maddiyata değer vermeyen insan anlayışı hakimdir. Rind adı verilen bu ideal insan tipi, başkalarının hükümlerine bağlı olmayan, geniş görüşlü, filozof yaratılışlıdır. Mal, mülk, ün gibi konulara önem vermez. Şairlerin hayat karşısındaki tavırları kötümserdir. Dünyanın geçici olduğundan, feleğin cevrinden, zamanın kötülüğünden yakınırlar.

Divan Şiirinin Başlıca Özellikleri

  • Konular genellikle gerçek hayattan uzaktır. Aşk, tabiat, sevgili, ölüm, ıstırap, şarap, hayat, toplum, rindlik, kahramanlık, övgü ve din gibi konular en çok işlenen konulardır.
  • Duygu ve düşünceler, kalıplaşmış “mazmun”larla anlatılır. Fikirler ve duygular neredeyse ortaktır. Boyun servi; kaşı keman; çenenin elma; ağzın nokta oluşu her şairde aynıdır.
  • Şiirlerde genellikle konu bütünlüğü olmadığı gibi bütün güzelliğine değil parça güzelliğine önem verilir. Kısmen kasidede ama özellikle mesnevilerde konu bütünlüğü vardır.
  • Nazım birimi genel olarak “beyit”tir. Dört ve daha fazla dizeden oluşan bentler de kullanılmıştır.
  • Ölçü aruz ölçüsüdür. Son zamanlarında az da olsa hece kullanılmıştır.
  • Gazel, kaside, mesnevi, rübai gibi Arap ve Fars Edebiyatından alınan nazım şekilleri kullanılır. Şarkı ve tuyuğ gibi nazım şekillerini ise Divan Edebiyatına Türkler kazandırmıştır.
  • Arapça ve Farsçadan yabancı kelimelerin kullanılmasıyla süslü, sanatlı ve ağır bir dil kullanmışlardır.
  • Söz sanatları bolca kullanılmıştır.
  • Şiirlerin (kasideler ve mesneviler hariç) belli bir adı yoktur. Şiirin sonunda şairin mahlası (takma adı) geçer.
  • Sanat için sanat ön plândadır.
  • Nesirde (düzyazı) dil oldukça ağırdır. Seci sıklıkla kullanılır. Süslü nesir yaygındır.
  • Divan şairlerinin hayatları ve eserleriyle ilgili bilgiler ‘tezkire’lerde yer alır.
  • En başarılı ve tanınmış divan şairleri Baki, Fuzuli, Nedim ve Nef’idir.

DİVAN EDEBİYATINDA NESİR

Divan edebiyatında nesre inşa, nesir yazana münşi, nesirlerin toplandığı eserlere münşeat denir. Nesir türündeki eserler; tarihler, münşeat, tezkireler; ilmî, dinî ve ahlâkî eserlerdir. Divan nesri üç bölümde incelenir:

A) Sade Nesir:

Halk için yazılan sade anlatımlı nesirlerdir. Bu nesirle halka yönelik masal, efsane, öykü, destan, dinî ve tasavvufî konular anlatılır.

Aşıkpaşazade Tarihi, Mercimek Ahmet’in Kabusname’si, Kul Mesut’un Kelile ve Dimne çevirisi, Evliya Çelebi’nin Seyahatname’si bu nesrin önemli örnekleridir.

B) Orta Nesir:

Tarih ve bilim kitaplarında gördüğümüz nesirdir. Ustalık göstermek amacı güdülmediği hâlde dili sade nesirden ağırdır. Katip Çelebi’nin bazı eserleri ve Naima’nın kendi adıyla anılan tarihi bu nesre örnektir.

C)Süslü ve Sanatlı Nesir

Seciler (düz yazıda kafiye), söz ve anlam sanatları, bağlaçlarla uzayıp giden cümleler bu nesrin ayırıcı özelliğidir.

  • Dili, yabancı söz ve tamlamalarla yüklüdür.
  • Sanatçı bu nesirle ustalığı göstermeye çalışır.
  • Süslü nesir, ahlâk ve felsefe konularını işler ve bazı mektuplarda görülür.
  • Sinan Paşa’nın Tazarruname’siyle Veysî ve Nergisî’nin nesirleri bu türün örnekleridir.

Nesir Türleri:

Münşeat: Mektuplar ve düzyazı örnekleri.

Tarih: Tarihî olayları anlatan eserler. Örn: Naima, Neşrî...

Siyer: Peygamberimizin hayatı ve savaşları.

Tezkire: Çeşitli sınıftan meşhur insanların, özelikle şairlerin biyografileri. Örn: Ali Şir Nevai, Mecalisün-nefais; Lâtifî, Tezkire; Sehî, Tezkire; Kınalızade Hasan Çelebi, Tezkiretüş-şuara...

Surname: Büyük düğün törenleri.

Gazavatname: Çeşitli kahramanların savaşları.

Seyahatname: Gezi yazıları Örn: Evliya Çelebi, Seyahatname (17. yy.).

Hilye: Peygamberimizin iç ve dış özellikleri.

YÜZYILLARA GÖRE DİVAN EDEBİYATI

13. yy

Klasik Türk edebiyatı XIII. Yüzyılda Ahmet Fakih ve Hoca Dehhani ile başlar. Yüzyılın 2. yarısında Şeyyad Hamza ile Sultan Veled bu şiirin kurallarına göre eserler verirler.

Hoca Dehhanî:İlk divan şairi olarak kabul edilir. Din dışı konularda şiirler yazmıştır. Aşk şiirlerinde en önemli temadır. Lirik şiirler yazmıştır.

Eserlerinden Seçmeler : Selçuklu Şehnamesi

Sultan Veled: Mevlevilik tarikatinin kurucusu ve Mevlânâ’nın oğludur.

Şeyyad Hamza:Lirik şiirleriyle tanınır.

Kadı Burhaneddin: Kadılık, vezirlik gibi görevlerde bulunan şair, Türk edebiyatı nazım şekillerinden olan ‘tuyuğ’larıyla tanınmıştır. Samimi ve aşıkane gazellerini iyi bir sanat tekniği ile yazmıştır. Çoğunlukla din dışı şiirler yazmıştır. Günlük konuşma dilini şiirlerde de kullanmıştır.

Eserleri:Gazel, rübai ve tuyuğlardan oluşan ‘Divan’

14. yy.

XIV.yüzyılda Aşık Paşa, Gülşehri, Hoca Mes’ut ve Ahmedi karşımıza çıkar.

Ahmedî: Din dışı şiirleriyle tanınır. Divan şiirinin ilk başarılı şairi kabul edilir.

Eserleri: Cemşid ü Hurşid (mesnevî), İskendername (mesnevî), Divan...

Nesimi: Tasavvufî ve lirik şiirleriyle, özellikle tuyuğlarıyla tanınır. Şiirleri coşkulu ve akıcıdır. Şiirlerini Azerî Türkçesi ile yazmıştır. Kendinden sonraki şairleri de etkilemiştir.

Eserleri: Divan

Âşık Paşa : Garipname’si meşhurdur.

15. yy.

XV.yüzyılda Ahmed-i Dai, Şeyhi, Ahmet Paşa, Necati, Süleyman Çelebi, Ali Şir Nevai klasik edebiyata eserler vermişlerdir.

Şeyhî: Bir gazel şairidir. Asıl mesleği hekimliktir. Lirik tarzda eserlerini vermiştir. Harname adlı hiciv türündeki mesnevisi ile ünlüdür. Alegorik tarzda yazılmış olan eser 126 beyittir. Türk Divan şiirinde ilk manzum ve edebi niteliği bulunan hiciv-mizah örneğidir. Şeyhi, eserinde manzum bir hikaye şeklinde toplumun kötü taraflarını, alaycı, eleştirel ve iğneleyici bir dille yermiştir.

Eserleri: Hüsrev ü Şirin (mesnevi)

Süleyman Çelebi : Vesiletü’n Necat (Mevlid) adlı mesnevisi ile tanınmıştır.

Necatî Bey: Sade ve yalın bir söyleyişi olan şair, güzellemeleri ile ünlenmiştir.

Ali Şir Nevaî: Çağatay şairidir. Eserlerini Çağatay Türkçesi ile yazmıştır. Türkçe’ye önem vermiş, Türk dilinin gelişmesi için güçlü bir çaba göstermiştir. Lirik şiirleri vardır. Edebiyatımızdaki ilk şairler tezkiresi olan (biyografi) ‘Mecalisü’n-Nefais’ ona aittir. Hamse (beş mesnevi) sahibidir. Otuza yakın eseri vardır.

Muhakemetül-lûgateyn adlı eseri ünlüdür. Eserde Türkçe ile Farsçayı karşılaştırarak Türkçenin Farsçadan üstün olduğunu ortaya koymuştur. Türk dilinin inceliklerini eseriyle ortaya koymuştur. Türkçenin üstünlüğünü ortaya koyarken Türkçenin kullanım zenginliklerine, yeni kelimeler türeten yapım ekerine, Farsça’da karşılığı olmayan Türkçe kelimelere örnekler verir.

16. yy.

XVI.yüzyılda Fuzuli, Baki, Zati, Hayali, Nev’i, Bağdatlı Ruhi, Taşlıcalı Yahya klasik edebiyatta eserler vermişlerdir.

Bakî (1526-1600): Divan şiirinin üstatlarındandır. Çeşitli medreselerde müderrislik yapmıştır. Kadılık görevlerinde bulunmuştur. İyi bir medrese eğitimi almıştır. Kanunî döneminin ihtişamı onun şiirlerine de yansımıştır. Çok istediği şeyhülislâmlık mertebesine gelememiştir.

  • Rindane gazel şairidir. Dünya zevkini, hayattan kâm almayı prensip edinmiştir.
  • Daha çok din dışı konuları işlemiştir. Aşk, tabiat, devrin zenginliği şiirlerinin konularıdır.
  • Şiirlerinde tasavvufa da yer vermiştir.
  • Ahenkli bir dili vardır. söyleyişe önem vermiştir.
  • Söz sanatlarını da başarıyla kullanmıştır.
  • Sultanuş-şuara unvanını kazanan şair, divan şiirini İran şiiri seviyesine yükseltenlerdendir.
  • Divanının yanı sıra başka eserleri, nesirleri de vardır.
  • Kanunî Mersiyesi meşhurdur.

Fuzulî (1495-1556) : 16. yüzyılda yaşamış bir şairidir. Divan edebiyatının en büyük şairi olarak kabul edilir. Gazel şairidir. Bağdatlıdır. Kerbelâ’da yaşamış, türbedarlık yapmıştır. Hayatı sıkıntılar içinde geçmiştir. İyi bir eğitim görmüş, Arap, Fars ve Türk dillerini ve bu dillerin edebiyatlarını çok iyi öğrenmiştir. Türkçe Divan’ında şiirler ile ilgili düşüncelerini açıklarken şöyle der:

“İlimsiz şiir esası yok divar kimi olur ve esassız divar gayette bi-itibar olur.”

Gençliğinde aşk şiirleri yazmış olan şair, daha sonra bunların ilme dayanmadığı için uzun ömürlü olamayacaklarını düşünmüştür.

  • Fuzuli karamsardır ve ızdırap şairidir. Ona göre dünya fanidir ve ızdırapla doludur. İnsan dünyaya ve onun aldatıcı nimetlerine bağlanmamalıdır. Şiirlerinde acıyı ve üzüntüyü anlatmıştır. Acı çekmekten hoşlanır.
  • Fuzuli mutasavvıftır. Tasavvufu şiirlerinde işlemiştir. Tasavvuf onun için bir sanattır, amaç değildir. Şiir ve sanat onun için önceliklidir. Tasavvuf bunun içinde eritilmiştir. Önce şair, sonra mutasavvıftır. Tasavvuf, şiirinin derinliklerinde gizlenmiştir.
  • Fuzuli, bir aşk şairidir. Hemen hemen tüm şiirlerinde aşkı yansıtmıştır. Bu aşk, maddi ve beşeri aşktan başlayarak ilahi, tasavvufi aşka gitmiştir. Fuzuli’nin sevgilisi somut değildir, soyuttur. İlahi sevgili Allah’tır.
  • Mazmun bulma ve kullanmada ustadır.
  • Şikâyetname, onun hiciv türünde yazdığı bir mektuptur. Türk edebiyatında hicve de mektuba da önemli bir örnektir.
  • Eserleriyle sonraki divan ve bazı halk şairlerine önderlik etmiştir.
  • Şiirlerini Âzerî Türkçesi ile yazmıştır.

Eserleri: Türkçe ve Farsça Divan, Leylâ vü Mecnun (mesnevi), Hadikatüs-süeda, Beng ü Bade, Şikâyetname, Sakîname, Tercüme-i Hadis-i Erbain, Rind ü Zahid, Risale-i Mu’amma, Matla’ül-i’tikad, adlı eserleri ve Türkçe mektupları vardır.

Bağdatlı Ruhî: Sosyal aksaklıkları işleyen Terkib-i Bend’i en önemli eseridir.

17. yy.

XVII.yüzyılda Nef’i, Nabi, Şeyhülislam Yahya, Naili, Neşati klasik edebiyatta eserler vermişlerdir.

Nef’î (1575-1633): Erzurum doğumludur. İyi bir medrese eğitimi almıştır. Şiirde sözün gücüne, yani şairaneliğe önem vermiştir. Ona göre söyleyiş ve ses şiirde oldukça önemlidir.

  • Dili oldukça ağırdır. Arapça ve Farsça kelime ve tamlamaları fazlaca kullanmıştır. Fakat dili akıcıdır.
  • Divan edebiyatının en önemli kaside şairidir. Şöhretini kasideleri ile sağlamış, şairaneliğini kasideleriyle ortaya koymuş, kendini en mübalâğalı şekilde kasidelerinde övmüştür.
  • Ölçü tanımayan bir şairdir. Överken göklere çıkarır, yerdiğinde de adeta yerin dibine geçirir.
  • En önemli eseri Divanı’dır. Siham-ı Kaza eserinde hicivlerini toplamıştır.

Nabî :Hikemî şiirin öncüsüdür. Didaktik şiirleriyle ünlüdür. Yaşadığı dönemin (gerileme dönemi) etkisiyle toplumun aksayan yönlerinden hareketle öğüt verici şiirler yazmıştır.

Eserleri: Hayrabat ve Hayriye mesnevileriyle divanı vardır.

18. yy.

XVIII.yüzyılda Nedim, Şeyh Galib, Nazım, Enderunlu Fazıl, Koca Ragıp Paşa klasik edebiyatta eserler vermişlerdir.

Nedim (1680-1730)

“Haddeden geçmiş nezaket yâl ü bal olmuş sana

Mey süzülmüş şişeden ruhsar-ı al olmuş sana”

  • Lâle devri şairidir. Bir gazel şairidir. Şarkıda da en önemli isim odur.
  • Devrin zevkini ve eğlencesini şiirlerinde işlemiştir.
  • Şiirlerinde zevk, safa, çapkınlık (seviyeli), nükte, zarafet, aşk, şarap, tabiat, neşe ve musikî bir aradadır. Dinî konulara hiç yer vermemiştir.
  • Şiirde divan edebiyatının katı kurallarının dışına çıkarak mahallileşme (yerelleşme) akımını başlatmıştır. Halk ruhunu, deyimlerini, zevkini, coşkusunu, İstanbul’u ve İstanbul Türkçesini şiirlerine yansıtmıştır.
  • Dili yalın, açık, ahenkli ve akıcıdır.
  • Söz sanatlarını da başarıyla kullanmıştır.
  • En önemli eseri divanıdır.

Şeyh Galip (1757-1799): Divan edebiyatının son büyük üstadıdır. Mevlevî şeyhlerindendir.

  • Dili süslü ve ağırdır.
  • Şiirlerinde musiki önemlidir.
  • Sebk-i Hindî tarzının temsilcisidir.
  • Başlıca eserleri divanı ve sembolik bir aşk hikâyesi olan Hüsn ü Aşk’ıdır. Hüsn ü Aşk tasavvufî bir eserdir. Devir nazariyesini, Allah aşkını, tarikat felsefesini bu eserinde işlemiştir. Hüsn-i mutlak olan Allah’ı ve onun güzelliğini bulma yolundaki âşığın başına gelebilecekleri anlatmıştır.

XIX.yüzyıl toplum hayatında önemli değişikliklerin olduğu bir dönemdir. Klasik Türk şiiri yüzyılın başında çözülme göstermiş sonrada çökmüştür.

Hiç yorum yok: